MAHKEMESİ : İstanbul 15. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/09/2013NUMARASI : 2013/363-2013/835Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HMK'nun 438. ve İİK'nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;Borçlu V. Denizcilik A.Ş. feri müdahil vekillerinin temyiz istemlerinin incelemesinde; Alacaklı C.. C.. tarafından, borçlu V. Denizcilik A.Ş. hakkında limit ipoteğine dayalı olarak, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibine başlandığı, borçluya örnek 6 numaralı icra emri tebliğinden sonra, borçlu şirkete atanan kayyum İcra Mahkemesi'ne başvurarak; müvekkili şirkete ihtar ve icra emrinin, şirketin organsız olduğu bir dönemde usulsüz olarak tebliğ edildiğini, bu nedenle hesap kat ihtarı kesinleşmediğinden icra emri gönderilemeyeceğini, daha sonra sunduğu dilekçeleriyle de; ipoteğin limit ipoteği olduğu ve alacaklının İİK'nun 150/ı maddesinden yararlanarak icra emri gönderemeyeceğinden bahisle icra emri ve takibin iptalini talep etmiştir. Alacaklı vekilince verilen cevap dilekçesinde ise, tebligat ve yapılan tüm işlemler usulüne uygun olduğundan davanın reddine karar verilmesi istenmiştir. İcra mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, şikayetin süresinde yapılmadığı, hesap kat ihtarı tebliğinin usulüne uygun olduğu ve alacak miktarının kesinleştiği, takip ve takip şeklinde bir usulsüzlük olmadığı nedeniyle şikayetin reddine karar verilmiştir. İİK'nun 150/ı maddesinde “Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli krediler şeklinde işleyen nakdi veya gayri nakdi bir krediyi kullandıran tarafın ibraz ettiği ipotek akit tablosu, kayıtsız şartsız bir para borcunu ihtiva etmese dahi, krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafa ait cari hesabın kesilmesine veya kısa, orta uzun vadeli kredi hesabının muaccel kılınmasına ilişkin hesap özetinin veya gayrinakdi kredinin ödenmiş olması nedeniyle tazmin talebinin noter marifeti ile krediyi kullanan tarafa gönderildiğine dair noterden tasdikli bir sureti İcra Müdürlüğü'ne ibraz ederse İcra Müdürü İİK'nun 149. maddesi gereğince işlem yapar.” hükmüne yer verilmiştir. İİK'nun 149. maddesi ise; ipotek akit tablosunun kayıtsız, şartsız para borcu ikrarı ihtiva etmesi ve alacağın muaccel olması halinde icra emri gönderileceğini öngörmektedir. Her ne kadar İİK'nun 150/ı maddesinde; krediye kullandıran taraf sözcüğüne yer verilmiş ise de, maddede yer verilen “borçlu cari hesap, kısa, orta, uzun vadeli kredi ve yarı nakdi kredi” terimleri münhasıran banka hukukuna ait terimlerdir. Banka hukukunda borçlu cari hesap “banka müşterisinin bir limit dahilinde çeşitli nakdi ve gayri nakdi kredileri kullandığı” (yani hesaptan para çektiği, havale ve temlik yaptığı ya da teminat mektubu, aval ve kefalet gibi bankanın itibarına dayanan krediler talep ettiği) sözleşmeyi ifade eder. Banka müşterisi borçlu cari hesabın vadeli olması halinde vade sonunda, vadesiz olması halinde ise hesap kesilerek sözleşme sona erdirildiğinde kredi borcunu ödeyebileceği gibi, kredi süresi içinde de vadesi gelmemiş kredi borcunu kısmen veya tamamen ödeyerek cari hesaptaki borcunu her zaman azaltabilir ve sıfırlayabilir. Ne var ki, borcundan fazla ödeme yaparak alacaklı duruma geçemez. Dolayısıyla İİK'nun 150/ı maddesinde anılan “borçlu cari hesap” terimi her türlü cari hesap sözleşmesini kapsayacak genişlikte değildir. Borçlu cari hesap, Ticaret Kanunu'nun 87. maddesindeki tanımda yer verilen “birbirinden olan alacakları ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçmek” unsurunu içermediğinden TTK'nun da belirlenen bir cari hesap sözleşmesi değildir (Prof. Dr. Ali Cem Budak, İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla İlamlı Takipler sayfa 165) Borçlu cari hesap veya kısa, orta, uzun vadeli nakdi veya gayri nakdi kredi şeklinde işleyen sözleşmelere bankaların dışında başka bir gerçek veya tüzel kişinin taraf olması yürürlükteki durum karşısında kural olarak söz konusu değildir. Bu nedenle maddedeki ayrıcalıktan sadece bankalar yararlanabilir ve İİK'nun 150/ı maddesinde yer verilen borçlu cari hesap şeklinde işleyen krediyi kullandıran tarafın ancak bir banka olabileceğinin kabulü gerekir. (Erdal Tercan-İpoteğin Paraya Çevrilmesinde Kredi Kurumlarının Özel Durumu sayfa 90). Somut olayda takip konusu ipotek akdi incelendiğinden; alacaklı şirket ile borçlu şirket arasında 30 Ağustos 2006 tarihinde imzalanan kredi anlaşmasıyla alacaklı tarafından, kredi şeklinde olmak üzere borçluya aynı kredi anlaşmasında yer alan koşul ve kurallar çerçevesinde 47.433.000 EURO miktarına kadar bir kredi kullandırma kabul edildiği ve bu kredinin teminatı olarakta alacaklı lehine 66.000.000 EURO değerinde bir tutara karşılık gelmek üzere ipotek kurulduğu, ipoteğin bu haliyle üst sınır (limit) ipoteği olduğu anlaşılmaktadır. Yine alacaklının bu kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın ödenmesi için borçluya ihtarnameler göndererek, İİK'nun 150/ı maddesi uyarınca takibi başlattığı ve borçluya ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takiplere dair örnek 6 numaralı icra emrinin tebliğ ettirildiği görülmektedir. İcra takibine dayanak ihtarnamelerde sözü edilen kredi sözleşmesi bankaların kullandırdığı İİK'nun 150/ı. maddesinde yazılı nitelikte "borçlu cari hesap şeklinde işleyen" bir kredi ilişkisi olmadığından ve alacağın varlığı ile muaccel olup olmadığı hususu yargılamayı gerektirdiğinden ilamlı icra yolu ile takibe konu edilemez. Ayrıca kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı süresiz şikayet yoluna gidilebilir. Anılan ilke doktrinde benimsenmiş ve Yargıtay uygulamalarında da kabul edilmiştir. Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatini korumak için konulmuş "amir hükümlere" aykırı olarak yapılmış işlemler kamu düzenine aykırıdır. Bu işlemler için her zaman şikayet yoluna gidilebilir (Prof. Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku-1988 Baskı cilt:1, sh:94-HGK. 22.01.2003 tarih, 2003/12-17 E. 2003/29 K.).O halde ilam niteliğinde belgeye dayanılmaksızın yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibe ilişkin şikayetin ilama aykırılık olarak süresiz olarak incelenmesi gerekir. Bu durumda, mahkemece, icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin yazılı gerekçeyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlu ve fer'i müdahil vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK' nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 29.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.