Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 17285 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 12154 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : ŞikayetYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Borçlu vekili, müvekkilinin taşınmazlarına haciz konulduğunu, haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal gösterilmesinin istenmesi gerektiğini, Belediye Kanunu'nun 15.maddesine göre, belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan mallar ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirlerinin haczedilemeyeceğini, aşkın haciz yapıldığını belirterek, tüm hacizlerin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece, borçlunun mal beyanında bulunduğu Yasa'ya göre alacak miktarını aşmamak koşuluyla borçlunun muhtırada bildirilen diğer mallarına da haciz konulmasının mümkün olduğu, tapu kayıtlarına göre taşınmazlar üzerinde çok sayıda haciz olduğundan alacağı aşan miktarda hacizden, taşınmazların boş arsa olması nedeniyle de fiilen kamu hizmetinde kullanıldığından söz edilemeyeceği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir.5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim, harç gelirleri haczedilemez" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu maddeye göre belediyenin haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için, mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması zorunludur. Borçlu belediyenin kamuya tahsis kararı alması sonuca etkili değildir. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre, asıl olanın alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Ayrıca, bir üst norm olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90/4. maddesi ile de; usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklerin düzenlendiği milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve uyuşmazlıklarda gözetilmesi gerektiği kuralına yer verilmiştir. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddesinde; "... Her gerçek ve tüzel kişi, maliki olduğu şeyleri barışçıl bir biçimde kullanma hakkına sahiptir. Kamu yararı gerektirmedikçe ve Uluslararası Hukukun genel ilkeleri ile hukukun aradığı koşullara uyulmadıkça, bir kimse mülkiyetinden yoksun bırakılamaz ..." hükmü yer almaktadır. Ek protokol'ün mülkiyet hakkı ile ilgili 1. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce onaylanmış ve onaylayan yasada; "... Her hakiki veya hükmi şahıs malların masuniyetine (dokunulmazlığına) riayet edilmesi hakkına maliktir. Herhangi bir kimse ancak amme menfaati icabı olarak ve kanunun derpiş eylediği şartlar ve devletler hukukunun umumi prensipleri dahilinde mülkiyetinden mahrum edilebilir ..." ilkelerine yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 16 Ocak 2007 tarih ve 31277/03 sayılı Kuzu-Türkiye davası hakkındaki kararında, davacının lehine alınan yargı kararının altı yıldır uygulanmaması, bir diğer anlatımla ilama konu borcun borçlu belediyece ödenmemesi nedeniyle, AİHS'nin 6 § 1. ve Ek 1 no'lu Protokol'ün 1. maddelerinin ihlal edildiği sonucuna vararak tazminata hükmetmiş, yine 17 Ocak 2006 tarih ve 13062/03 sayılı Kranta - Türkiye davası ve 18 Ekim 2005 tarih ve 74405/01 sayılı Tütüncü ve Diğerleri-Türkiye davası hakkındaki kararında da aynı sonuca varmıştır. O halde borçlu belediyeye ait taşınır ya da taşınmaz bir malın haczedilmezliği için o malın fiilen kamu hizmetinde kullanılmasının gerektiği tartışmasızdır.Somut olayda; borçlu vekili şikayet dilekçesi ile bildirdiği taşınmazlar üzerinde bulunan hacizlerin kaldırılmasını talep etmiş, mahkemece, icra dosyasında bulunan kıymet takdiri raporuna göre taşınmazların boş arsa niteliğinde olduğu gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir. Borçlu vekilinin hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği taşınmazların tamamı kıymet takdiri raporuna konu olmadığı gibi, mahkemece de şikayet sebepleri arasında yer alan 5393 sayılı yasanın 15. maddesi kapsamında bir inceleme yapılmamıştır. Bu nedenle haczedilmezlik şikayetinin usule uygun incelenip sonuçlandırılması için mahkeme kararının bozulması yoluna gidilmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 29,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.