MAHKEMESİ :Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı... ve ... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının kabulüne dair ... 17. Aile Mahkemesi'nden verilen ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili ve davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı ... ve ... vekili, ortak miras bırakan ... ile davalının evlilik birliği içinde birlikte satın aldıkları ancak davalı adına kayıtlı taşınmaz ve banka hesaplarında bulunan para nedeniyle 1.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 21.11.2014 tarihli dilekçe ile talep miktarını artırarak sadece taşınmaz nedeniyle toplam 337.500,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep etmiştir.Davalı ... vekili, taşınmazın alınmasına murisin katkısı olmadığı, davalının şahsi birikimleri ile alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulü ile, 337.500,00 TL alacağın davalıdan alınarak davalılara verilmesine, davalının miras payının tereke hesabında dikkate alınmasına karar verilmiştir. Hüküm, davacılar vekili ve davalı vekili tarafından taşınmaz yönünden temyiz edilmiştir.1. Toplanan delillere dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacıların tüm ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mirasçılar tarafından, sağ eşe karşı açılan artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak .//..olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222).Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Somut olaya gelince; eşler, 24.07.1992 tarihinde evlenmiş, 18.03.2012 tarihinde eş ... ölmüştür. Mal rejimi ölüm tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/1). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu ... parsel 10 nolu bağımsız bölüm eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 24.11.2005 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179). Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davacıların ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesine dayalı alacak talebinde bulundukları, davalının taşınmazın fon satışından elde edilen para ve kredi kullanılarak satın alındığını savunduğu, dosya kapsamında fon satışının ... Bankası A.Ş. ... Şubesi ... nolu hesaptan yapıldığına ilişkin dekont bulunduğu, ancak ilgili hesaba ilişkin ilk açılıştan taşınmazın edinildiği tarihe kadar olan hesap hareketlerinin dosya kapsamında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, öncelikle fon satışının yapıldığı banka hesabının ilk açılıştan taşınmazın edinildiği tarihe kadar olan hesap hareketlerinin getirtilerek, hesabın kişisel maldan kaynaklı olup olmadığının araştırılıp sonucuna göre davacıların alacak talebi hakkında karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. 3. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek artık değere katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar üçüncü kişilere karşı kişisel olarak (4721 s.lı TMK m. 599/2) ve müteselsilen (TMK m. 641) sorumludurlar. Her ne kadar, davacılar temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacılar da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan ...'ın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK'nun m. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı mirasçı davacılarda da kısmen birleşmiştir. Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK m. 511 vd, 578 vd, 605 vd.) iddia edilip kanıtlanmamıştır. Tüm bu açıklamalara göre, davacı mirasçıların mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacılar dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacıların miras payı oranı da gözönünde bulundurularak davalının sorumlu olduğu miktar dikkate alınarak hüküm fıkrasında .//..gösterilmesi gerekirken, borcun tamamının davalı mirasçıdan tahsiline karar verilmesi de doğru olmamıştır.Kabule göre de; hüküm altına alınan katılma alacağının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesi gerekirken sehven davalıdan tahsili ile davalılara verilmesi şeklinde karar verilmesi düzeltilmesi gereken yanlıklıştır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 5.779,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine ve 5.764,00 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.