Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1719 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21225 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Kangal Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/03/2006NUMARASI : 2005/1-2006/127M.. Y.. mirasçıları C.. Y.. ve müşterekleri ile Hazine, davaya dahil edilen Kumarlı (Humarlı) Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki sınırlamanın iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair Kangal Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 22.03.2006 gün ve 1/127 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacılar vekili, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle 107 ada parsele ilişkin sınırlandırmanın iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine temsilcisi, uyuşmazlık konusu taşınmazın mera olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 107 ada parselin dosya arasında mevcut teknik bilirkişinin rapor ve krokisinde B harfiyle gösterilen 13.000 m2 bölümüne ilişkin sınırlandırmanın iptali ile davacılar Muşar Yılmaz mirasçıları adına mirasçılık payları oranında tapuya tesciline, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiştir. Hükmün kabule ilişkin bölümü davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu 107 ada parsel, mera vasfıyla ve senetsizden 54300 m2 yüzölçümüyle aynı ada parsele uygulanan gayrisabit hudutlu 1937/124 tahrir numaralı vergi kaydının kayıt miktar fazlası olarak 29.8.1993 tarihinde sınırlandırılmış, kadastro tutanağı itirazsız 20.7.1995 tarihinde kesinleşmiştir.Dosya arasında mevcut mirasçılık belgesine göre davacılar miras bırakanı Muşar Yılmaz 20.4.1992 tarihinde ölmüş, geriye mirasçıları olarak davacı çocukları kalmıştır. Uyuşmazlık konusu parsele komşu aynı ada parsel, senetsizden 1937/124 tahrir vergi kaydına istinaden davacılar miras bırakanı M.. Y.. adına tespit edilmiştir.Dava, TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14.maddesine dayalı sınırlandırmanın iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın arpa ve buğday ekilmek suretiyle tespit tarihinden geriye doğru yirmi yıldan fazla süredir miras bırakanları ve davacıların zilyetliğinde olduğu, parsele revizyon gören vergi kaydının buraya ait bulunmadığı, kadastro çalışmalarında revizyonu yapılmamış davacıların dayandığı 1937/105 tahrir sayılı vergi kaydının dava dışı parselle birlikte nizalı taşınmazı kapsadığının yerel bilirkişi ve tanık, kuru tarım arazisi olduğunun ziraat teknisyeni bilirkişi tarafından bildirilmesi üzerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Bir taşınmaz malın olağanüstü zamanaşımı yoluyla edinilebilmesi için taşınmazın nitelik itibariyle kazanıma elverişli olması gerektiği gibi, zilyetlik koşullarının da gerçekleşmiş olması gerekir. Somut olayda niza konusu taşınmazın niteliği üzerinde yeterince durulmamıştır. Davacıların miras bırakanı adına tespit edilen parsele revizyon gören vergi kaydının bu yere ait olmadığı ifade edilmiş ise de, davacılar tarafından dayanılan 105 tahrir vergi kaydı keşifde yeterli şekilde uygulanmamıştır. Ayrıca, gerek dava konusu taşınmaz gerekse komşu ve parseller mera olarak sınırlandırılmış olduğuna ve dayanılan 105 tahrir vergi kaydı da gayri sabit bayır sınırı içerdiğine göre, mahkemece tahsisli mera araştırması yapılmamış olması da doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, yöntemine uygun şekilde belirlenecek komşu köylerden yerel bilirkişiler ve tanıklar eşliğinde mahallinde keşif icrasıyla, dava konusu taşınmazın öncesi itibariyle niteliği, mera olarak kullanılıp kullanılmadığı, bu nitelikte yerlerden değilse davacı tarafın zilyetliğinin ne zaman başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü, davada dayanılan vergi kaydının bu yere ait olup olmadığı hususlarının ayrıntılı şekilde sorulup belirlenmesi, ziraat mühendisi uzman bilirkişiden dava konusu taşınmazın niteliğini belirtir, ayrıntılı, komşu taşınmazlarla mukayeseli ve denetime elverişli rapor alınması, taşınmazın tahsisli mera olduğunun bildirilmesi halinde ilgili kayıt ve belgelerin eksiksiz getirtilerek teknik bilirkişiyle uygulanmasıdır. Eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.Bundan ayrı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 .maddesi hükmüne göre zilyetliğin bu maddede belirtilen belgelerden biriyle ispatı yoluna gidilemeyen hallerde zilyedin aynı çalışma alanında kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemez. Anılan maddenin kabul edilen ilk şekline göre sulu veya kuru toprak ayrımının 3083 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacağı kabul edilmişken, 3402 sayılı Yasa'nın 14.maddesinin 2.fıkrasının değişik son metnine göre “Sulu veya kuru arazi ayrımı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır” denilmiştir. Sulu ve kuru toprak ayırımını düzenleyen 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu'nun tanımlar başlığını taşıyan 3. maddesinin j bendinde sulu tarım arazisi “Tarımı yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler” şeklinde tanımlanmıştır. Somut olayda; dayanak vergi kaydının nizalı taşınmaza uymadığının belirlenmesi halinde taşınmazın sulu ya da kuru vasfının kesin olarak tespiti, sulu nitelikte olduğunun ve kazanma şartlarının oluştuğunun belirlenmesi halinde davacılar ve miras bırakanlarının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine göre kazanabileceği miktarın 40 dönümü aşamayacağının düşünülmesi gerekir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasa hükümlerine aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.