Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17025 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8235 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İzmir 10. Aile MahkemesiTARİHİ : 26/12/2013NUMARASI : 2013/68-2013/938S.. S.. ile İ.. B.. B.. ve H.. Y.. aralarındaki katılma alacağı, iptal ve tescil davasının reddine dair İzmir 10. Aile Mahkemesi'nden verilen 26.12.2013 gün ve 68/938 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı vekili, mal rejiminin tasfiyesi ile evlilik birliği içerisinde edinilen dava dilekçesinde belirtmiş olduğu araca ilişkin olarak davalı H.. Y.. adına olan tescilin iptali ile davalı eş İstem Bilgin Bakır adına tesciline, bu isteğin mümkün bulunmaması halinde ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere aracın rayiç değerinin yarısının tahsilini talep etmiştir.Davalı eş, davacının katkısının bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı H.. Y.. bir savunma getirmemiştir.Davanın açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin vermiş olduğu görevsilik kararı üzerine dosyaya bakan Aile Mahkemesince karşı görevsizlik kararı verilmiş, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nce 05.12.2012 tarihli kararı ile Aile mahkemesi'nin yargı yeri olarak belirlenmesi ile yapılan yargılama neticesinde Mahkemece, talebin değer artış payı olduğu, davacının davasını ispatlayamadığından reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 12.08.2004 tarihinde evlenmiş, 03.06.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 28.10.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden evlilik tarihinden bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (TMK.nun 225/2. m) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK.nun 202.m)1086 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu 75. maddesine ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31. maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez H., Atalay O., Özekes M., age, s. 248 vd).Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkan vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi sözkonusudur.Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, somut uyuşmazlık incelendiğinde; Dava konusu edilen araç 30.12.2005 tarihinde satış yolu ile davalı adına tescil olmuştur. Davacı tarafından Mahkemeye sunulan ve hükme esasa alınan 23.04.2013 tarihli açıklama dilekçesinde her ne kadar davacı taraf taleplerinin değer artış payı olduğunu belirtmiş ise de aynı dilekçe devamında aracı tarafların birlikte aldıklarını, edinilmiş mal olduğunu, aracın satın alınmasında, bakımında, taksitlerinin, vergi ve harçlarının ödenmesinde davalı eşten daha fazla katkısının olduğunu belirterek satış tarihindeki rayiç bedelinin yarısını talep ettiklerini yinelemişlerdir. Dava dilekçesi ve açıklama dilekçesindeki talep, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ile artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı, eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek işin esasına ilişkin olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 30.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.