Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16599 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19528 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Burhaniye Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/03/2013NUMARASI : 2012/574-2013/195S.. C.. tarafından açılan mirasçılık belgesi istemi davasının reddine dair Burhaniye Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 27.03.2013 gün ve 574/195 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, kendisinin 20 yaşlarında iken halası A.. K..'ya evlatlık verildiğini, halasının 1993 yılında vefat ettiğini, halasının eşi A. K. adına tapulu taşınmazlar olduğunu, bugüne kadar bu arazileri kendisinin kullandığını, A. K.'nın tek varisinin halası Azize olup, halasının da tek varisi kendisi olduğundan muris A. K.'ya ait veraset ilamının verilmesini istemiştir. Mahkemece, dosya içerisinde bulunan nüfus kayıtlarından, A.. K..'nın 1945 yılında Abdullah ve Rahime kızı S. (C.) K.'yı evlat edindiği, A.. K..'nın nüfus kaydının düşünceler kısmında; Burhaniye ... nolu hanede Ali ile evli olduğuna dair şerh bulunduğu, ayrıca 1966 yılında M. A.'la evlenip, 1968 yılında boşandığı ve 26.09.1991 tarihinde de vefat ettiği, kayıtlarda yenileme yapılmadığından, Burhaniye 2 nolu hanede kayıtlı A. K.'nın nüfus kaydına ulaşılamadığı, T.C. İçişleri Bakanlığı'ndan gönderilen 14.12.2012 tarihli yazıda 2 nolu hanenin Osmanlıca nüfus aile kütüğünde kayıtlı Ali'nin kaydındaki düşünceler alanında “köyü 56 hanede Azize ile evlidir” şerhinin bulunduğu, bu ibarenin Türkçe kayıtlara geçirilirken sehven “Ayşe ile evlidir” şeklinde yazıldığı, A. K.'nın kaydındaki 60/956 evlenme vukuatının bulunmadığı, 1956/60 evlenme vukuatının ise dava dışı başka kişilere ait olduğu, A. K.'nın 29.01.1942 tarihinde vefat ettiğinin bildirildiği, A.. K..'nın nüfus kaydında ise, 1966 yılında evlenip 1968 yılında boşandığına dair kayıtlar olduğu, A.. K..'nın evlendiği kişi Mehmet Aslan olup davacının A. K.'nın mirasçısı olduğu iddiası ispatlanamadığından, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, davacı ile miras bırakan arasındaki soybağının varlığı bildirilen delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma, soruşturma ve toplanan deliller hüküm vermeye yeterli değildir.Bir davada sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, taraflardan delilleri sorulup saptanması, gösterilecek ve davanın sonucunu etkileyecek tüm delillerin eksiksiz toplanması, ilgili yerlerden gerekli belgelerin getirtilmesi, bildirilen tanıklarının dinlenmesi daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir, Bunun yanında mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle açılan davaların çekişmesiz yargıya tabi olması nedeniyle bu tür davalarda resen araştırma prensibinin uygulanacağı, mirasçı tarafından açılmış bu tür davalarda davacının sadece kendisinin mirasçı olduğunu, bir başka deyişle kendisi ile miras bırakan arasındaki soybağını kanıtlamak zorunda olduğu, başka mirasçı bulunup bulunmadığının ve miras paylarının ise mahkemece resen belirleneceği de kuşkusuzdur. Öte yandan 4721 sayılı TMK'nun 30. maddesi hükmünde; doğum ve ölümün öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği belirtilmiştir.Somut olaya gelince, davacı, dava dilekçesinde evlatlık verildiği A.. K..'nın eşi miras bırakan A. K.'nın mirasçısı olduğunu açıklayarak mirasçılık belgesi verilmesini istemiş, delil olarak nüfus kayıtları ve her türlü yasal delile dayandığını açıklamıştır. Mahkemece, davacı ile miras bırakan arasındaki soybağı ilişkisi nüfus kayıtlarına göre kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir. Davacı ile miras bırakanı arasındaki irs ilişkisi nüfus kayıtları yanında tanık sözleri ve diğer deliller ile de ispat edilebilir. Davacı dava dilekçesinde her türlü delile dayandığını bildirmekle tanık deliline de dayandığının kabulü gerekir.Duruşmada dava dilekçesi okunduktan sonra davacıdan davasının ve varsa tanıklar dahil tüm delillerinin sorulması, göstereceği delillerin toplanması, davanın resen araştırma prensibine tabi olduğunun gözetilmesi daha sonra dosya kapsamındaki toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazı yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.