MAHKEMESİ : İskenderun 2. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 03/10/2013NUMARASI : 2012/863-2013/825M.. A.. ile K.. A.. aralarındaki zilyetliğin tespiti ve korunması davasının kabulüne dair İskenderun 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 03.10.2013 gün ve 863/825 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili, dava dilekçesinde, Hazine'ye ait 190 parsel üzerinde 25.000 m2'lik yer kapsamında ecrimisil ödemek suretiyle yaklaşık 1050 adet zeytin fidanını 1996 yılında diktiğini, zeytin ağaçlarının ürün vermeye başladığını, o günden beri ağaçlarla ilgilendiğini, hal böyle iken davalı bu zeytinleri dün itibarıyla kendi malıymış gibi toplamaya başladığını, tüm uyarılara karşın zeytin ürünlerini topladığını, vekil edeninin yıllarca emek vermiş olduğu bu zeytin ağaçlarından elde edilecek hasılatı toplayamadığını, haksız girişimin engellenemediğini açıklayarak zilyetliğinin korunması ve semerenin toplanmasının önlenmesi konusunda karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili havalesiz ve tarihsiz cevap dilekçesinde; davacı tarafın belirttiği hususların yanıltmaya yönelik olduğunu, bu konuda idari tutanak ve mahkeme kararlarının ortada bulunduğunu, Hazine'ye ait taşınmazın üzerinde zeytin ağaçlarının dikildiğini, arazinin davacı ve tüm kardeşlerine miras yoluyla babalarından kaldığını, zilyetliğin babalarından kendilerine intikal ettiğini, tapu kaydı incelendiğinde durumun anlaşılacağını, başka parsellerinde aynı durumda olduğunu, taşınmaz üzerindeki ağaçların dikiminin vekil edeni tarafından sağlandığını bu hususun Belen Mal Müdürlüğünün ecrimisil dosyasından ve Mahkemenin (İskenderun 2. Sulh Hukuk Mahkemesi) 2012/28 Değişik İş sayılı dosyası ile sabit olduğunu, zeytin ağaçlarının 1992 ve 1993 yıllarında dikildiğini, vekil edeninin ağaçları birçok para harcayarak diktiğini yıllarca bakımını yaptığını, buna bağlı olarak vekil edeninin zilyetlikten kaynaklanan haklarının kullanılmasının önlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, “...dava konusu 190 parsel sayılı taşınmazın toplam 81200 m2 olarak Maliye Hazinesi adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Belen İlçe Müdürlüğü'nün düzenlemiş olduğu belgede; davacının dava konusu taşınmaz üzerine 1050 adet aşılı, tüplü zeytin fidanı dikmek üzere devlet desteğinden yararlandırıldığının bildirildiği, bilirkişice tespit edilen zeytin ağaçlarının 16-17 yaşlarında olduğu, 190 sayılı parselin 25 m2'lik kısmının 01.01.1983 tarihinden beri davacı M.. A..'in işgalinde bulunduğu ve 22.01.2007-21.01.2010 tarihleri arasında üç yıllığına M.. A..'e kiralandığı, kira bitiminden önce 15.12.2009 tarihinde şahsın yeniden kiralama talebinde bulunduğu ve 22.01.2010-02.07.2012 tarihleri arasında ecrimisil yoluyla kullanım bedelinin alındığı, taşınmazın 1996 yılından beri davacı M.. A..'in zilyetliğinde bulunduğu, zilyet ve kullanımının sabit görüldüğü, davalı vekili her ne kadar vekil edeninin buraya zilyet olduğunu ve bu araziye dikilen meyve ağaçlarının parasını gönderdiğini beyan etmiş ise de tanıkların beyanları da dikkate alındığında davalının bir dönem Almanya'da yaşadığı bu nedenle de taşınmaz üzerinde sürekli ve fiili zilyetliğinin bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne, 190 parsel üzerindeki 25000 m2 alanda bulunan zeytin ağaçlarının zilyetliği korunarak davalının buraya müdahalesinin önlenmesine .... “ karar verilmesi üzerine hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, Hazine'ye ait 190 parsel üzerinde bulunan zeytin ağaçlarına yönelik davacının zilyetliğinin korunması ve davalı tarafından semerenin toplanmasının önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.Gelen tapu kaydına göre 190 sayılı parsel 81200 m2 yüzölçümlü olarak 02.07.1974 tarihinde tapulama yoluyla ve tarla niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Hazine'ye ait taşınmazın en azından bir bölümünün tarafların babası tarafından ekilip biçildiği, taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Dolayısıyla Hazine'ye ait taşınmazın üzerindeki fiili zilyetliğinin babalarından kendilerine intikal ettiği taraf beyanları ile de sabittir. Ancak, üzerindeki zeytin ağaçlarının babalarının ölümünden sonra 1990'lı yıllarda dikildiği anlaşılmaktadır. O halde, taraflar arasındaki uyuşmazlık üzerinde zeytin ağaçlarının bulunduğu Hazine'ye ait zeminle bir ilgisi olmayıp teknik bilirkişinin 05.06.2013 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterdiği 24994,57 m2 yüzölçümlü yer üzerinde bulunan ağaçların davacı ve kardeşleri tarafından birlikte dikilip dikilmediği davalının Almanya'da çalışarak bu ağaçların dikimine parasal katkıda bulunup bulunmadığı, yada sadece davacı tarafından mı yoksa davalı tarafçamı zeytin ağaçlarının dikildiği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusu teşkil etmektedir. Keşifte dinlenen tanıklardan Z. ve O. A. ile Z. K. zeytin ağaçlarının tüm kardeşler tarafından dikildiği, davalı Kemal'in Almanya'da çalıştığı para göndermek suretiyle dikimin yapılmasına katkı sağladığı anlaşılmaktadır. Z. ve O. A., davacı ve davalının kardeşidir. Davacı tanığı Mehmet Gözler'de tarafların babası B. A.'in taşınmazı daha önce ekip biçtiğini, bundan 15 yıl önce zeytin ağaçlarının davacı tarafından dikildiğini bildirmektedir. Dosya arasında bulunan İskenderun 2. Noterliği'nin 30 Ocak 2007 tarih 0001811 yevmiye numaralı kira sözleşmesiyle taşınmazın M.. A.. tarafından kiralandığı, ancak kira sözleşmesinin bitiminden sonra M.. A..'in 15.12.2009 tarihli dilekçesiyle taşınmazın zeytinlik olarak kullanılmak üzere beş yıl süreyle yeniden kiralanmasının istenildiği, fakat bu tarihten sonra davacı M.. A..'e haksız kullanımdan dolayı kullanıcılara gönderilen ecrimisil ihbarnamesi yoluyla haksız işgal tazminatının tahsili yoluna gidildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.Davalı vekili cevap dilekçesinde, zeytin ağaçlarının 1992 ve 1993 yıllarında dikildiğini açıklamakta, keşifte dinlenen kısmi tanık beyanlarına göre de söz konusu ağaçların 1993-1994 yılları arasında dikildiğini beyan etmektedirler.30 Ocak 2007 tarihli kira sözleşmesinden önce davacı ile Milli Emlak Müdürlüğü arasında bir kira sözleşmesinin olup olmadığı en azından ağaçların beyanlara göre dikildiği, 1991-1992 yada 1993-1994 yıllarından itibaren kira sözleşmesinin yapıldığı 30 Ocak 2007 tarihine kadar söz konusu zeytin ağaçlarının bakımının kim yada kimler tarafından yapıldığı, ürünlerinin bu dönem içerisinde alınıp alınmadığı, alınmış ise kimler tarafından alındığı hususu üzerinde mahkemece durulmamış ve bu konu açıklığa kavuşturulmamıştır. Ayrıca, bu tür sözleşmelerin yapıldığı bölgedeki bu sözleşmelere ilişkin örf ve adetin ne şekilde geliştiği konusuda mahkemece araştırılmadığından bu konuda sonuca ulaşmak açısından duraksama yaratmaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş, 30 ocak 2007 tarihinden önce B. A. mirasçılarının tamamı yada bir kısmı ile veya biri ile zeytin ağaçlarının işgal ettiği bölge bakımından bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığının Milli Emlak Müdürlüğünden sorulması, uyuşmazlık ağaçların zeminine ilişkin bulunmadığı ve bu nedenle TMK'nun 981 ve devam maddelerinde yer alan zilyetliğin korunması davasının somut olayda söz konusu olamayacağı gözetilerek zeytin ağaçlarının gerçekten adı geçen kardeşler tarafından ortaklaşa dikilip dikilmediği, kim yada kimler tarafından bakımının yapıldığı, bölgedeki bu tür olaylara yönelik örf ve adetin neyi gösterdiği, konularının araştırılması, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde yeniden dinlenecek tanıklardan sorulması, birlikte dikilmiş ise davalı Kemal'in de Almanya'da çalışarak para gönderdiği zeytin ağaçlarının dikimine katkıda bulunduğu gözetilerek bu ağaçların ürününden yararlanma hakkının olduğunun düşünülmesi, bu çerçevede toplanacak bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesi, tanıklara sorular yöneltilmek suretiyle söz konusu duraksamaların ve varsa beyanlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucana göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.Bundan ayrı, hükme esas alınan teknik bilirkişi İlhan Salkın'ın 15.06.2013 tarihli rapor ve krokisinde 190 sayılı parsel içerisinde A harfi ile gösterilen 24994,57 m2'lik yer dava konusu olduğu halde HMK'nun 26/1 (HUMKm.74). maddesine uygun bir biçimde istekten az hakkında hüküm kurulmaması usul ve kanuna aykırıdır. Teknik bilirkişice saptanan miktarın hükme esas alınması kanun gereğidir. (HMK.m. 26/1, HUMK'.m.74/1). Keşif sırasınde dinlenen kardeş tanıkların beyanları doğrulandığı takdirde kural olarak dikime gerek iş gücü ve gerekse maddi olanaklarla katılan tüm kardeşlerin bundan yararlanması mümkündür. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulüyle yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.