MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve TescilTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacılar vekili, vekil edenlerinin 359 ada 1 parsel, 283 ada 2 parsel, 287 ada 2 parsel ve 343 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda hissedar olduklarını, söz konusu hisselerin murisler....'dan intikal ettiğini, aynı taşınmazlarda hissedar olarak görünen İbrahim kızı...'ın kim olduğunun belli olmadığını, kaldı ki kim olduğu bilinse dahi ölmüş ve üzerinden 20 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmakla tapu kaydının hukuki değerini yitirdiğini, taşınmazların tamamının 40-50 yılı aşkın bir zamandan beri nizasız, fasılasız müvekkilleri ve murisleri tarafından kullanıldığını belirterek, dava konusu taşınmazlarda ... kızı ... adına olan tapu kayıtlarının TMK 713/2. maddesi gereğince iptali ile müvekkilleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine Vekili; dava konusu 283/2, 287/2 ve 323/2 parsel sayılı taşınmazlar ile 359 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 66.68 m2'lik kısmının geldisinin 3791 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, 343 ada 1 parsel sayılı taşınmazın geldisinin ise 4037 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, davacıların niza konusu taşınmazlara 28.9.2010 tarihinde intikal sonucu hissedar olduklarını, taşınmazların arsa vasfında olup, üzerlerinde davacıların kullanımını gösterir hiç bir emare bulunmadığını, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek, ...'ın mirasçısız öldüğü kesinse taşınmazlardaki hisselerinin Hazine adına tesciline, öldüğü kesin değilse ... Defterdarının kayyım olarak atanması için taraflarına yetki verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tapu kayıtlarından kayıt malikinin bilinen ve tanınan kişi olduğu, davacı tarafın aksini ispat edemediği, davacıların taşınmazda nizasız ve fasılasız bir kullanımının da olmadığı gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 359 ada 1 parsel, 283 ada 2 parsel, 287 ada 2 parsel ve 343 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda pay sahibi olarak gösterilen .... kızı ...'ın, TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan; “...maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan...” ve "...maliki yirmi yıl önce ölmüş..” bulunan hukuki sebeplere dayalı olarak TMK'nun 713/1 ve 2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, her iki hukuki sebep bakımından davanın reddine karar verilmiş ise de, ölüm hukuki sebebi yönünden davanın mevcut delillerle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanun'un açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. Kanun'un açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.Somut olaya gelince; dava konusu parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kayıtları ve dosya kapsamına göre tapu maliki ...'ın tanınan ve bilinen kişi olduğu sabittir. Bu bakımdan yerel mahkemenin maliki tapu kütüğünde kim olduğu anlaşılamayan hukuki sebep bakımından davanın reddi yönündeki görüş ve gerekçesi yerinde bulunmaktadır. Davacı vekilinin, dayandığı ikinci hukuki sebep olan maliki yirmi yıl önce ölmüş hukuki sebebine gelince; tapu iptali ve tescil davalarında dava kural olarak kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise mirasçılarına yöneltilerek açılır. Somut olayda, tapuda kayıt maliki görünen....'ın ölü olup olmadığının bilinmediği, mirasçılarının bulunup bulunmadığının da araştırılmadığı ve kayıt malikine ait veraset belgelesinin temin edilmediği belirlenmiştir. Kayıt maliki, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş ise bu takdirde TMK'nun 501. maddesi uyarınca son mirasçının Devlet (Hazine) olduğu kabul edilir. Uyuşmazlık konusu dosyada bu durum anlaşılamamaktadır. Bu nedenlerle, öncelikle kayıt malikinin hasımlı veraset belgesinin (hasım Hazine olacak) alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, malikin veraset belgeleri alındığında ve mirasçılarının da olduğu anlaşıldığı takdirde davanın mirasçılarına yöneltilmesi, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş ise bu durumda TMK'nun 501. maddesinin göz önünde tutulması gerekmektedir. O halde, mahkemece kayıt malikine ait veraset belgesi alınmadan buna bağlı olarak taraf teşkili sağlanmadan, işin esasına girilerek ölüm sebebi yönünde de davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın başında mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulur. Açıklanan bu sebeplerle, anılan hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın temyiz edene iadesine, 13.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.