Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16451 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13566 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 3. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/05/2013NUMARASI : 2010/709-2013/285S.. M.. tarafından mirasçılık belgesi istemi davasının reddine dair İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 29.05.2013 gün ve 709/285 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARAR Davacı vekili, vekiledeninin mirasbırakanı olan Mehmet Şükrü'nün 18.06.1919 tarihinde öldüğünü açıklayarak, mirasçılık belgesi verilmesini istemiştir.Mahkemece, kesin süre gereklerinin yerine getirilmediği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 31 ve devam eden maddelerinde kimlerin ölüm bildiriminde bulunabilecekleri, ölüm kaydının hangi hallerde nüfus kütüklerine işleneceği açıklandıktan sonra 33. maddesinde ölmüş olduğu halde aile kütüklerinde sağ görülenlere ait ölüm tutanaklarının, ölüm olayını gösterir belge ile başvurulması halinde Nüfus Müdürlüklerince düzenlenerek gerekli işlemin yapılacağı, herhangi bir belge ibraz edilememesi durumunda ölüm beyanının doğruluğunun Nüfus Müdürlüklerince araştırıldıktan sonra düzenlenecek ölüm tutanağının mülki idare amirinin emri ile işleme konulacağı, bu kanuna dayanılarak çıkartılan yönetmeliğin 69'uncu maddesinin 3'üncü bendinde de ölüm bildirimi sırasında herhangi bir belge verilemediği takdirde; ölünün hısımlarının ve ölüm olayını bilenlerin kimlikleri ile yerleşim yeri adreslerinin tespit edileceği, bu belgelerin mülkî idare amirliği aracılığı ile güvenlik makamlarına gönderilerek kişinin ölümünün araştırılmasının isteneceği, kütüklere ilgilinin ölüm araştırmasının yapıldığı açıklamasında bulunulacağı, bu araştırma sonuçlanıncaya kadar kayıt üzerinde işlem yapılamayacağı, kişinin öldüğünün tespit edilmesi halinde ölüm olayının aile kütüğüne tescil edileceği, hakkında araştırma yapılan kişinin sağ olduğunun anlaşılması halinde ise yapılan açıklamanın silineceği, 4'üncü bendinde de genel müdürlükçe, MERNİS ve adres kayıt sisteminde yer alan bilgilerden yararlanılarak uzun süredir işlem görmeyen ve ölü olması muhtemel olup da aile kütüklerinde sağ görülenlerin araştırılmasının, üçüncü fıkrada belirtilen usule göre Nüfus Müdürlüklerine yaptırılacağı belirtilmiştir. Bütün bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde nüfus kütüğünde kayıtlı bir kişinin ölüm kaydı kütüklere işlenmedikçe veya Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile kişinin ölmüş olduğu belirlenmiş olmadıkça mirasçılık belgesi vermekle görevli Sulh Hukuk Mahkemesi'nce kişinin sağ olduğunun kabul edilmesi gerekir. Nüfus Müdürlüklerince ölüm araştırması yapılması ve buna ilişkin açıklama yazılarak kütükteki kaydın kapatılmış olması bu olguyu değiştirmez.Somut olaya gelince, miras bırakan Halil Z. ve Zarife oğlu M. Ş.'nün İstanbul İli F. İlçesi A. Mahalle Cilt ..., Hane ...'de nüfusa kayıtlı olduğu ve geride mirasçılarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, M. Ş: oğlu Y. M., F. U. kızı Ş. U., Ahmet oğlu M. T. ve M. T. kızı N. M. hakkında Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 33 ve Yönetmeliğin 69. maddelerine göre ölüm araştırması yapıldığından kayıtlarının kapatıldığı anlaşılmakta ise de; bu olgunun mirasçılık belgesi verilmesine engel olmadığı kuşkusuzdur. Bu halde hakkında, ölüm araştırması yapılan bir mirasçı hakkında ölü olup olmadığının belirlenerek nüfus kaydına işletilmesi için davacıya verilen kesin süre içerisinde gereğinin yapılmaması halinde yukarıda açıklanan yasal mevzuat gereğince dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre karar verilmesi gerekirken davanın kesin süreden reddi cihetine gidilmesi doğru olmamıştır.Bu halde Mahkemece, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlar gözetilerek dosyayı içinde Feraiz hükümlerinden anlayan bir uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyetine tevdi ederek; mirasbırakan 18.06.1919 tarihinde öldüğüne göre mülkte feraiz hükümlerinin, arazide ise 06.03.1912 ile 04.10.1926 tarihleri arasındaki ölümlerde 21.02.1328 tarihli İkinci Tevsii İntikal Nizamnamesi hükümlerinin uygulanması, mirasçılardan 743 sayılı TKM ve 4271 sayılı TMK'nun yürürlüğünden sonra ölenler olduğu takdirde, mülk ve arazi ayrıt edilmeksizin Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması bu suretle mirasçıların paylarının belirlenmesinden ibarettir. Bu yönler göz önünde tutulmadan yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Yukarıda açılanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2 bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.