MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDavacı-karşı davalı .... A.Ş. ve davalı ... Ltd. Şti., davalı-karşı davacı.... A.Ş. aralarındaki davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair .... 5. İcra Hukuk Mahkemesi'nden verilen 28.04.2015 gün ve 877/344 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili, davalı vekili ve davalı-karşı davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 16.02.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat .... ve karşı taraftan.... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosyanın incelenmesi sonucu görülen eksikliklerin ikmali için dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini takiben eksiklik tamamlanmış olmakla dosya yeniden incelendi gereği düşünüldü:KARARDavacı- karşı davalı 3. kişi vekili, .... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/8558 sayılı dosyası üzerinden 20/09/2013 tarihinde davalı borçlu .... Ltd. Şti.’nin borcundan dolayı haczedilen menkul malların borçlu şirketten geçerli bir hamiline (to order) konşimentonun ciro yoluyla devri ile müvekkili tarafından satın alındığını, işbu konşimentonun devri ile müvekkilinin üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, ithal edilen mahcuz malların millileştirilmesi için ödenmesi gereken tüm vergi ve harçların müvekkili tarafından ödendiğini, ayrıca malların bedellerinin müvekkili şirket tarafından borçlu şirkete muhtelif tarihlerde banka havaleleri ile ödendiğini iddia ederek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini, karşı davanın da reddini talep ve dava etmiştir. Davalı borçlu vekili, açılan davayı kabul etmiştir.Davalı alacaklı vekili, asıl davanın reddini istemiş, ayrıca İİK'nın 97/17 maddesine dayanarak davacı ile borçlu şirketin aynı sektörde olmaları ve devam eden ticari ilişkilerinin bulunması sebebi ile alacaklıları ızrar kastı ile birlikte hareket ettiklerini, davacı üçüncü kişi şirketin bu hususu bilmediğini ileri sürmesinin kabul edilemez olduğunu ve İİK'nun 280/3 maddesinde kabul edilen yasal karine gereğince borçlunun ticari emtiasının mühim bir kısmını satın alan davacının İİK'nun 280/son maddesinde düzenlenen bu karinenin aksini ispat edebilecek zorunlu işlemleri ikmal ettiğini iddia ve ispat edememesi sebebi ile borçlu ve üçüncü kişi arasındaki tasarrufun iptali talebiyle karşı dava açmıştır. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; Borçlu ... Ltd. Şti. tarafından 10/08/2013 tarihinde borca batıklığın tespitinin yapıldığı, buna dayanılarak 23/09/2013 tarihinde .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/470 sayılı dosyası ile iflasının ertelenmesini talep ettiği, anılan davanın dava dilekçesinde aktiflerinin pasiflerini karşılamadığı bu nedenle şirketin borca batık olduğunun beyan edildiği, dava dosyasına ibraz edilen kayyum raporu ile de bu hususun derkenar edildiği, yine bu dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda borçlu şirketin borca batıklığının tespit edildiği, borçlunun 10/08/2013 tarihi ile 31/12/2013 tarihleri arasında yapmış olduğu ticari faaliyetin toplamı olan yaklaşık 5.500.000,00 TL.nin büyük bir kısmı olan yaklaşık 4.000,000,00 TL.’lik kısmının davacı üçüncü kişi şirketle yapıldığının görüldüğü, borçlu şirketin toplam stoklarının 3.958.325,11 TL. olduğu, bu doğrultuda, borçlu şirketin istihkak iddiasında bulunan davacı üçüncü kişiye yapmış olduğu tasarrufun, ticari işletmeye ait ticari emtianın pek büyük bir kısmı olarak kabulünün gerektiği, davalı alacaklının dosyaya sunduğu borçlu şirket ile arasındaki cari hesap dökümü ve borçluya kestiği faturaların en son Mayıs-2013 tarihli olması sebebi ile borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden önce olduğu, ticari işletmeye ait ticari emtianın büyük bir kısmını satın alan üçüncü kişi şirketin İİK’nın 280/3 madde hükmü gereğince borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bildiği ve yasal karinenin aksi iddia ve ispat edilemediği için yapılan satışların alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik danışıklı işlem niteliğinde olduğunun da kabulü gerekeceği, İİK madde 97/13 maddesi gereğince tedbir kararı mevcut olduğundan alacaklı lehine haciz konusu menkullerin miktarı üzerinden hesaplanacak %20 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın reddi ile davanın ikamesi ile birlikte tedbir kararı verilmiş olduğundan haczedilen menkullerin değeri olan 97.810,60 TL'nın %20'si oranında 19.562,12 TL tazminatın İİK'nun 97-13 maddesi uyarınca istihkak iddia eden davacı 3. kişi ..... A.Ş'den alınarak davalı alacaklı .... A.Ş.'ye verilmesine, karşı davanın kabulü ile İİK'nun 280. maddesi uyarınca davalı borçlu şirket tarafından davacı - karşı davalı 3. kişi .... A.Ş'ye yapmış olduğu mahcuz menkul malların satımına ilişkin tasarrufun iptaline, işbu mahcuzlar üzerinde İİK'nun 283. maddesinde belirtildiği üzere alacaklıya .... 1. İcra Müdürlüğü'nün 2013/8558 sayılı dosyadaki alacağı ile sınırlı olmak kaydıyla cebri icra yoluyla alacağını tahsil yetkisi tanınmasına karar verilmiştir.Hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava, üçüncü kişinin İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davası ile alacaklının karşı dava olarak İİK'nun 97/17. maddesi gereğince açtığı tasarrufun iptali talebine ilişkindir.1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı 3. kişi vekilinin ve davalı borçlu vekilinin aşağıdaki (2) ve (3) nolu bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı 3. kişi vekilinin asıl davada takdir edilen tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; 01.10.2013 tarihli dava dilekçesinde davanın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi talebinde bulunulmuş, mahkemece tesis edilen 04.10.2013 tarihli tensip tutanağının 10 nolu ara kararı uyarınca talebin kabulü ile “20/09/2013 tarihinde yapılan hacze konu mahcuzların değeri olan 97.810,60.-TL teminatın icra dosyasına yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun Mahkememize ibraz edilmesi halinde, haczin yatırılan teminat üzerine kaydırılmasına ve mahcuz malların davacı-3.şahsa iadesine” karar verilmiş, akabinde 08.10.2013 sayılı ara karar ile de “... haczin yatırılan teminat üzerine kaydırılmasına ve mahcuz malların davacı-3.şahsa iadesine'' dair hüküm kısmının kaldırılarak '... mahcuz mallar üzerinde haciz baki kalarak, mahcuz malların 3.şahsa yediemin olarak teslimine şeklinde değiştirilmesine” karar verilmiş ve 10.10.2013 tarihinde de davacı tarafından sunulan banka teminat mektubunun kabulünün uygun olduğuna karar verilmiştir. Bu doğrultuda, her ne kadar verilen tedbirin gereği olarak teminat mektubu alınmışsa da 3. kişinin istihkak iddiası sonucunda ve İİK 97. madde uyarınca verilmiş takibin durdurulmasına ilişkin herhangi bir karar bulunmamaktadır. Öte yandan, takip dosyası üzerinden verilmiş 24.10.2013 tarihli, takip işlemlerinin yapılmasının tedbiren durdurulmasına dair bir karar bulunmakta ise de, icra müdürlüğünce verilen bu karar, .... 17. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/470 Esas sayılı dosyası üzerinden borçlu şirket tarafından açılan iflasın ertelenmesi davası sırasında, anılan mahkemece tesis edilen 21.10.2013 tarihli ara kararına istinaden verilen bir takibin durdurulması kararıdır. Bu durumda davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilebilmesi için gerekli şartlar eldeki davada oluşmamış olup, takibin durduğundan bahisle davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın tazminata ilişkin kısmının bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 3- Davacı- karşı davalı 3. kişi vekilinin ve davalı borçlu vekilinin karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Tasarrufun iptali davasının amacı, bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukuki işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukuki işlemleri alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hak üzerinde borçluya aitmiş gibi cebri icraya devam edilerek alacaklının alacağını almasına imkan sağlamaktır.İptal davası, icra hukuku yönünden alacaklıya alacağını tahsil olanağı sağlayan nispi nitelikteki yasadan doğan bir dava olup, tasarrufa konu malların aynı ile ilgisi yoktur. İİK'nun 283/1. maddesine göre, tasarrufun iptali davasını açan davacının tasarrufun iptali davası sabit olduğu taktirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde, cebri icra yolu ile alacak miktarı kadar hakkını alma yetkisini elde eder ve söz konusu malın haczedilmesini ve satışını isteyebilir.Davacı-karşı davalı üçüncü kişi vekili tarafından açılan istihkak davasının reddine karar verilmiştir. Davanın reddedilmesi ile, haczedilen mal üzerindeki haciz de kesinleşmiştir. Alacaklı icra takip işlemlerine devam ederek malın satışını isteyebilir. HMK'nun 114/1-4. maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiştir. Hukuki yararın davanın açıldığı tarih itibariyle mevcut olması yeterli değildir. Dava sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar hukuki yararın devamı gerekir.Mahkemece, üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında, davanın reddine karar verildiğinden, davalı-karşı davacı alacaklı vekili tarafından açılan tasarrufun iptali davasında, başlangıçta mevcut olan hukuki yarar ortadan kalkmıştır.Açıklanan nedenlerle, tasarrufun iptali davasının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.4-Davalı alacaklı vekilinin asıl davada takdir edilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Asıl dava olan istihkak davasında vekalet ücretinin, karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hacizli malların değeri ile alacak miktarından hangisi az ise onun üzerinden nispi olarak hesaplanması gerekir. Somut olayda, TL cinsinden alacak miktarının hacizli malların değerinden fazla olması dikkate alındığında, avukatlık ücretinin mahcuz malların değeri üzerinden hesap edilmesi gerekirken Mahkemece yanlış hesaplama yapılarak alacaklı lehine daha az vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.5- Davalı- karşı davacı alacaklı vekilinin karşı davadaki vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; karşı davaya ilişkin bozma sebep ve şekline göre davalı- karşı davacının karşı davadaki vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı- karşı davalı 3. kişi vekilinin ve davalı borçlu vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı- karşı davalı 3. kişi vekilinin asıl davada hükmedilen tazminata yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı- karşı davalı 3. kişi yararına, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı- karşı davalı 3. kişi vekilinin ve davalı borçlu vekilinin karşı davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı 3. kişi ve davalı borçlu yararına, (4) nolu bentte açıklanan nedenlerle de, davalı alacaklı vekilinin asıl davada takdir edilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı- karşı davacı alacaklı yararına BOZULMASINA, (5) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı- karşı davacı alacaklı vekilinin karşı davadaki vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, taraflarca İİK'nun 366/3 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.670,40 TL peşin harcın istek halinde davacıya, 27,70 TL peşin harcın da davalı, davalı-karşı davacıya ayrı ayrı iadesine 31.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.