Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14720 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11304 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Eskişehir 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/01/2013NUMARASI : 2012/167-2013/63Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARARDavacı alacaklı vekili, Eskişehir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2012/2027 sayılı takip dosyasında yapılan 06.03.2012 ve 04.05.2012 günlü hacizlere konu menkullere yönelik üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunduğunu, ancak haciz mahallinde borçluya ait menkullerin görüldüğünü, mülkiyet karinesinin alacaklı yararına olduğunu ve ispat yükü altında olan üçüncü kişinin sunduğu faturaların karinenin aksini kanıtlamaya elverişli olmadığını, borçlunun mal varlığının önemli bir bölümünün üçüncü kişi tarafından düşük bedelle devralındığını, yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunu belirterek istihkak iddiasının reddine, ayrıca 06.03.2012 günlü hacizle ilgili borçlu ve üçüncü kişi arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesi istemi ile iki ayrı dava açmış, mahkemece arada maddi ve hukuki bağlantı bulunduğu gerekçesi ile birleştirme kararı verilmiştir.Davalı üçüncü kişi vekili, ispat yükü altında olan davacı alacaklının mülkiyet karinesinin aksini kanıtlayamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlu, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.Mahkemece toplanan delillere göre: 06.03.2012 ve 04.05.2012 günlü iki ayrı hacze takip dosyası ve tarafları aynı olduğu için aradaki bağlantı nedeni ile birleştirme kararı verildiği, üçüncü kişi şirket yetkilisinin borçlu Güvenç’i iş tecrübesinden yararlanmak için bir dönem sigortalı olarak çalıştırdıklarını iddia ettiği, sunulan faturalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davacı şirket ile borçlu şirket arasında ortaklık yapısı ve faaliyet adresleri itibarı ile organik bağ bulunduğunun belirlenemediği, ancak borcun doğumundan sonra şirket mal varlığının önemli bir bölümünü devralan ve diğer borçlu Güvenç’i iş yerinde sigortalı olarak çalıştıran üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilebilecek durumda bulunduğu, devir ile ilgili İİK’nun 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğinin de iddia ve ispat edilemediği, bu durumda TBK’nun 202. maddesi gereğince devralanın da işletmenin borçlarından sorumlu olacağı, borçludan satın alınmayan mahcuzlar yönünden üçüncü kişinin davasının kabulü gerektiği gerekçesi ile davanın 06.03.2012 günlü haciz yönünden kısmen kabulü ile kısmen reddine ve 04.05.2012 günlü haciz yönünden kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili ve davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, alacaklının iki ayrı hacze yönelik İİK’nun 99. vd. maddesi uyarınca “istihkak iddiasının reddi” davası ile birlikte 06.03.2012 günlü hacze karşı İİK’nun 280. maddesi uyarınca “tasarrufun iptali davası” olarak açılmıştır.1-04.05.2012 günlü hacze yönelik istihkak iddiasının reddi davası ile ilgili temyiz incelemesinde;2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 4949 sayılı Yasa'nın 101. maddesiyle değişik 363. maddesi hükmüne göre; Yasa'nın yürürlüğe girdiği 30.07.2003 tarihinden sonra icra mahkemelerince verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyize konu dava değerinin 2.000.000.000 TL’sını geçmesi gerekir.İİK'na 4949 sayılı Yasa'nın 102. maddesiyle eklenen Ek 1. madde uyarınca parasal sınır, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığı'nca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerlendirme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların (on milyon TL) 10,00 TL'sini aşmayan kısımları dikkate alınmaz.Buna göre hesaplama yapıldığında 2013 yılında İcra Mahkemeleri’nce istihkak davaları sonucunda verilecek kararların temyiz edilebilmesi için, temyiz konusu 5.240,00 TL’sının üzerinde bulunmalıdır.İİK’nun 363. maddesinin 1. fıkrasının 7. bendinde temyiz edilebilecek kararlar arasında sayılan istihkak davalarında ve istihkak davalarına ilişkin takibin taliki kararlarında temyiz incelemesi yapılabilmesi için aynı fıkranın son cümlesinde yer alan özel düzenlemeye göre İcra Mahkemesi kararının taalluk ettiği malın veya hakkın değerinin belirlenen bu miktarı geçmesi şarttır.Somut olayda temyiz konusu mahcuzların değeri 5.240,00.-TL’sının altındadır.Bu durumda hüküm kesin nitelik taşıdığından temyiz dilekçelerinin reddi gerekmiştir.2-06.03.2012 günlü temyizle istihkak iddiasının reddi ve tasarrufun iptali istemi ile açılan davanın temyiz incelemesine gelince;Dava dilekçesinde, alacaklı İİK’nun 280. maddesi uyarınca tasarrufun iptali isteminde de bulunmuştur. Bu dava İİK’nun 97/17. maddesi gereğince karşı dava olarak açılmış bir tasarrufun iptali davası olmadığından istihkak davası ile birlikte ele alınıp sonuçlandırılması mümkün bulunmamaktadır.Mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle tasarrufun iptali davasına ilişkin ayırma kararı vererek ayrı bir Esas numarasına kaydını yapmak olmalıdır.Diğer yandan; somut olayda üçüncü kişi, alacaklı ve borçlu arasında danışıklı icra takibi yapıldığını ileri sürmektedir. Mahkemece iki şirketin ticari kayıtları üzerinde yaptırılacak bir bilirkişi incelemesi ile takibe konu senetlerin verilmesine neden olan hukuki ilişkinin varlığı ve gerçek olup olmadığının saptanması mümkündür. Ortada gerçek bir alacak yoksa üçüncü kişinin istihkak iddiasında haklı olduğu sonucuna varılmalıdır. Aksi halde ise; borçlu şirket borcun doğum tarihinden sonra malvarlığının neredeyse tamamını üçüncü kişi şirkete devrettiği ve bununla ilgili İİK’nun 44. maddesindeki gereklerin yerine getirildiğini de iddia ve ispat edemediği için devralan üçüncü kişinin de işletmenin borçlarından borçlu ile birlikte iki yıl süre ile müteselsilen sorumlu olacağı kuralı dikkate alınmalıdır. (818 sayılı BK’nun 179.; 6098 sayılı TBK’nun 202. maddesi)Dava 818 sayılı BK’nun yürürlükte olduğu dönemde açılmıştır.BK’nun 179/1. maddesinde: ” Bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimse, bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olur; şu kadar ki, iki yıl müddetle evvelki borçlu dahi yenisiyle birlikte müteselsilen mesul kalır; bu müddet muaccel borçlar için ihbar veya ilan tarihinden ve daha sonra muaccel olacak borçlar için de muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar...” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan madde hükmünde işletmeyi devralanın, devraldığı mal varlığı ile sınırlı olarak sorumlu olmasını öngören yasal bir düzenleme yer almadığından dava konusu hacizli malların tamamına ilişkin davanın kabulüne yani istihkak iddiasının reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmelidir.Belirtilen hususlar dikkate alınmadan yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle 04.05.2012 günlü hacze yönelik hükme ilişkin İİK’nun 363, 365/3, Ek 1. maddeleri uyarınca davacı alacaklı vekili ile davalı üçüncü kişi vekilinin temyiz dilekçesinin reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekili ile davalı üçüncü kişi vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulüyle 06.03.2012 günlü hacze yönelik hükmün İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 393,65 TL peşin harcın istek halinde Selahattin Demirtaş ve 3C Metal Turizm Nakliye Ltd. Şti.'ne ayrı ayrı iadesine, 10.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.