Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14149 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12566 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 6. Aile MahkemesiTARİHİ : 12/03/2013NUMARASI : 2008/196-2013/162Ş.. C.. ile G.. C.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair İstanbul 6. Aile Mahkemesi'nden verilen 12.03.2013 gün ve 196/162 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı koca vekili, dava dilekçesinde; 70.000,00 YTL harç değeri göstermek suretiyle tarafların Şişli 2. Aile Mahkemesi'nin 2007/627 Esas sayılı dava dosyası ile şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandıklarını, davalı adına kayıtlı bulunan .. ada 1 sayılı parselde 241 m2 arsanın üzerinde bulunan ..paya isabet eden binada .. nolu daire ile .. BH ...plakalı aracı aldıklarını, boşanma kararının kesinleştiğini, dairenin parasının tamamının vekil edeni tarafından ödendiğini ancak tapunun davalı adına yapıldığını belirterek .. nolu bağımsız bölümün tapu kaydının ve araca ait trafik kaydının ½ oranında iptali ile vekil edeni adına tapuya ve trafiğe kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı kadın vekili 05.05.2009 tarihli cevap dilekçesinde, taşınmazın eski mal rejimi sırasında alındığını, tapu iptali ve tescil davalarında görevli mahkemenin aile mahkemesi olmadığını, öncelikle davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde davacı Şaban tarafından 2008/84 Esas sayılı dava dosyası ile açılan mal rejimi davasının derdest olduğunu, altı taşınmazın dava konusu yapıldığını, tüm bu taşınmazların davacı tarafından alınmasının imkansız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece; “... davacı tarafın dava dilekçesiyle gerek taşınmaz gerekse araç bakımından kayıtların ½ oranında iptal ve tescili isteğinde bulunduğunu, dava dilekçesinin terditli bir isteği içermediğini, yargılama sırasında tavzih yoluyla talebinin açıklanması ve dava ıslah edilmedikçe bu talebin terditli hale getirilmesinin olanaklı olmadığını buna göre davacı tarafın tapu iptali ve tescil talebi aynı hakkı içerdiğinden ve alacak isteği olmadığından bu nedenlerle davanın reddine” karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 743 sayılı TKM'nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazdan ve araçtan kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Taraflar, 23.02.1987 tarihinde evlenmiş, 12.12.2006 tarihinde açılan ve kabulle sonuçlanıp 16.05.2008 tarihinde kesinleşen boşanma davasına ait kararla boşanmışlardır. Taraflar arasında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı başka bir mal rejimini seçtikleri ileri sürülmediğinden anılan tarihten boşanma davasının açıldığı 12.12.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. m. 202, 4722 SK.m.10). Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı 12.12.2006 tarihinde TMK'nun 225/2. maddesi gereğince sona ermiştir. Mahkemece, isteğin sadece araç ve taşınmaz bakımından kayıtların ½ oranında iptal ve tescili isteğine ilişkin bulunduğu, alacak isteğinin olmadığı, tavzihinde ıslah niteliğinde kabul edilemeyeceği gerekçesiyle her iki istek bakımından davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemenin bu düşüncesine katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı dava dilekçesinde, 70.000,00 YTL harç değeri göstererek kayıtların ½ oranında iptal ve tescili isteğinde bulunduğu doğrudur. Ne var ki, yargılamanın 08.03.2012 tarihli oturumunda mahkemenin sorusu üzerine, davacı vekili neticeyi talepleriyle ilgili olarak tavzih dilekçesi vereceklerini belirterek süre isteğinde bulunmuş Mahkemece de aynı tarihli yargılama oturumu ara kararının bir nolu bendinde; “ davacı vekilinin neticeyi taleple ilgili olarak tavzih dilekçesini bir hafta içerisinde ibraz edip, tebliğ ettirmesine” karar verilmiştir. Davacı vekili bu ara kararı uyarınca 12.03.2012 havale tarihli dilekçesiyle “1-Dava konusu daire ve aracın 1/2'sine yapılan katkı payının toplamı olduğunu, 2- Fazlaya ait hakları saklı kalmak koşuluyla 70.000,00 YTL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, masraf ve vekalet ücretinin davalıdan tahsili isteğine” ilişkin bulunduğunu bildirmiştir. Bundan ayrı, 19.04.2012 tarihli yargılama oturumu ara kararının bir nolu bendi uyarınca; “ dava katkı payı olarak açıldığından aynı talep mümkün olmadığından dilekçenin tavzih dilekçesi olarak kabulüne ancak, tavzih dilekçesinde daire ve araçla ilgili olarak talep edilen miktarlar ayrı ayrı gösterilmediğinden (mahkeme taleple bağlı olduğundan) davacı vekilinin iki hafta içinde bu şekilde talebini rakamsal olarak ayrı ayrı tavzih etmesine “ karar verilmiştir. Bu ara kararı uyarınca davacı vekili 20.04.2012 havale tarihli dilekçesiyle daire ile ilgili katkı payı alacağı isteğinin 65.000,00 YTL, araç bakımından katkı payı isteğinin ise 5.000,00 YTL olduğunu bildirmiştir. Yukarıdaki açıklamlar ve mahkemenin verdiği ara kararlar silsilesi ve davacı vekilinin dilekçelerinin kapsamları birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili başlangıçta her iki istek bakımından kayıtların ½ oranında iptal ve tescilini istemiş ise de daha sonra mahkemece verilen ara kararı üzerine, davanın katkı payı alacağı ve isteğinde 70.000,00 YTL olduğunu bildirmiş, daha sonraki dilekçesi ile de taşınmaz için 65.000,00 YTL, araç için ise 5.000,00 YTL isteğini açıklamıştır. Gerek ara kararda gerekse dilekçede tavzih ibaresi kullanmış ise de esasen 12.03.2012 tarihli dilekçe ve bu dilekçenin ait olduğu ara kararı birlikte değerlendirildiğinde aslında davanın ıslahı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise hakime yani mahkemeye aittir. Davanın harç değeri başlangıçtan itibaren 70.000,00 YTL olup başvuru ve ¼ peşin harç alınmış bulunduğundan ıslah üzerine yeniden ödenmesi gereken eksik nispi harçta söz konusu değildir. Davacı vekili esasen 12.03.2012 tarihli dilekçesiyle iptal ve tescil isteğinde bir bakıma vazgeçmiş olup davasını tamamen islah ederek araca ve taşınmaza yapılan ½ oranındaki katkı payı alacağına dönüştürmüştür. Bir bakıma isteğini ½ oranı ile sınırlamış ve kendisini bağlamıştır.6072 ada 1 sayılı parsel üzerinde kurulu binada bulunan 8 nolu bağımsız bölümün 21.06.2001 ve dava konusu aracın ise 19.09.1996 tarihinde mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği belirlenmiştir.O halde mahkemece yapılacak iş, öncelikle davacı tarafından Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 6 parça taşınmaz için açılan 2008/84 Esas sayılı dava dosyası getirtilerek birleştirme yönünden mahkemece değerlendirilmesi her iki dava ile eldeki davanında katkı payı alacağı olduğu gözetilerek, tarafların çalışmalarına ait tüm belgelerinin iddia ve savunma doğrultusunda eksiksiz olarak toplanması, çalışmalarına ve gelirlerine ait bilgi ve belgelerin elden getirtilmesi için taraflara süre ve imkan tanınması, ondan sonra toplanan bu belgelere göre her eşin ayrı ayrı gelirlerinin toplanması, bundan ayrı her eşin sosyal statüleri, toplum içindeki yeri ve mesleki kariyerleri gözönünde tutularak ayrı ayrı kişisel harcamalarının hesaplanması, davacı koca bakımından 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğünden doğan harcamalarınında belirlenerek kişisel harcamalarına eklenmesi, böylece her birinin kişisel harcamalarının toplam gelirlerinden ayrı ayrı düşürülmesi, her birinin tasarruf edebilecekleri miktarın bulunması, toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin katkı oranının saptanması ve bu oranın taşınmazın dava tarihi olan 21.02.2008 tarihindeki sürüm değeri ile çarpılması sonucu davacının katkı payı alacağının bulunarak hüküm altına alınması gerekmektedir. Yukarıdaki hesaplamanın yapılması için dosyanın konunun uzmanı olan bir muhasebeci yada mali müşavir ile bir hukukçu bilirkişiye verilerek hükme esas alınacak raporun alınması düşünülmelidir.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulüyle yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.