MAHKEMESİ : Çeşme Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/05/2013NUMARASI : 2009/199-2013/300H.. H.. ile KDM Tarım ve Hayvansal Ürünler San. Tic. Ltd. Şti. aralarındaki elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine dair Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 15.05.2013 gün ve 199/300 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı H.. H.. vekili, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alana davalı tarafından iskele vs. yapmak sureti ile işgal ve müdahalede bulunulduğunu, kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağını açıklayarak dava konusu taşınmaza davalının müdahalesinin men-i ile taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların kal-ine karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili: davalı şirket tarafından devletin hüküm ve tasarrufu altındaki alana hiçbir müdahalede bulunulmadığını, dava konusu yerdeki iskele ve diğer imalatların davalı şirket tarafından inşa edilmediğini, kaldı ki söz konusu imalatların Kıyı Kanunu'nun 6/IV-a,b maddelerinde belirtilen yapılardan olması nedeni ile yıkımına ilişkin taleplerin hukuka aykırı olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, devletin hüküm ve tasarrufu altında olan tescil harici yerde 29.04.2010 tarihli bilirkişi raporu ve ekindeki krokide A harfi ile gösterilen ağ deposu, B harfi ile gösterilen tuvalet, C harfi ile gösterilen işçi kulubesi, D harfi ile gösterilen ahşap kulübe yönünden davalının yapmış olduğu müdahalenin men-i ile belirtilen yapıların kal-ine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yere elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu alandaki yapıların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı ve davalının dava konusu taşınmaza ağ deposu, işçi kulubesi vs koymak sureti ile müdahalede bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme, hüküm vermeye ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı H.. H.. vekili, dava dilekçesinde dava konusu taşınmazı ada/parsel/pafta olarak açıklamamış ise de, 09.04.2010 tarihinde mahallinde yapılan keşifte fen bilirkişinin kadastro paftasını uygulaması neticesinde kıyı kenar çizgisi paftasının L..- c..-d4d olduğu belirlenmiş, İzmir Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü'nün 12.04.2010 tarihli yazısında, dava konusu L..c-0.D nolu paftaya ilişkin kıyı kenar çizgisi bulunmadığı bildirilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; 362l sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 13.03.1972 tarih 1970/7 -1972/4 esas karar nolu ve 28.11.1997 tarih 1996/5 – 1997/3 karar nolu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları'nda kıyı, kıyı çizgisi ve kıyı kenar çizgisi kavramlarının bilimsel tanımlamaları yapılmış, hukuksal özellikleri ve işlevi belirlenmiştir. 3621 sayılı Kanun'un 5 ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasanın ve İçtihadı Birleştirme Kararları'nın emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.Somut olayda, yukarıda açıklanan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nda ve 3621 sayılı Yasa'nın 9. maddesinde öngörüldüğü şekilde oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtası ile kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi gerekmiş olup keşifte hazır bulunan Jeoloji Mühendisleri tarafından düzenlenen 29.04.2010 havale tarihli raporda, '' muhtemel'' kıyı kenar çizgisi belirlenerek, dava konusu taşınmazın deniz tarafında kaldığı belirtilmiştir. Ne var ki; kıyı kenar çizgisini olasılıklı olarak belirleyen bilirkişi raporundan hareketle karar verilmesi isabetli değildir.Hal böyle olunca; yeniden yapılacak keşifte 3621 sayılı Yasa'nın 9. maddesine göre oluşturulan Bilirkişi Heyeti( daha önce iş bu dosyada görev almayan) vasıtası ile kıyı kenar çizgisi araştırmasının yapılması, kıyı kenar çizgisinin net bir şekilde belirlenerek dava konusu parselin kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının renkli olarak krokide gösterilmesi ayrıca davalı vekilinin beyanları da nazara alınarak dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatların ''kıyıda ne gibi muhtesatların yapılacağı ve prosedörü'' hususunu düzenleyen 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru doğru olmamıştır.Davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 04.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.