Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14038 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11682 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Düzce 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 20/03/2012NUMARASI : 2009/95-2012/98O.. Ç.. ve müşterekleri ile M.. Oğlu M.. k..ı F.. Y.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Düzce 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 20.03.2012 gün ve 95/98 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı M.. Oğlu M.. k.. vekili ile davacılar vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARAR Davacılar vekili, 1989 yılında vefat eden murislerinin paydaş olduğu. parsel sayılı taşınmazın 1/3 kayıt maliki M... oğlu M..in kim olduğunun bilinmediğini ve taşınmazın 30 yılı aşkın süredir davacıların eklemeli zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak M.. oğlu M.. üzerindeki kaydın iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Mustafa oğlu M..K.. dava zamanaşımı süresi içinde açılmadığından ve kayıt malikine yöneltilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, kayıt maliki M..oğlu M...'in kim olduğunun bilinmediği ve davacılar lehine zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleştiğinden davanın kabulüyle .. parselin ifrazından oluşan .. parsel, .. ada .ve ..parsellerdeki Mustafa oğlu Mehmet'e ait 1/3'er payın iptaliyle davacılar adına tesciline karar verilmesi üzerine, Hüküm Mustafa oğlu Mehmet Kayyımı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TMK'nun 713/2. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “…aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir. Kanun maddesinde yazılı her iki neden ayrı davaların konusudur. Davacılar vekili “malikin tapu kütüğünden anlaşılamaması” nedenine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK.nun 10.4.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren ve araştırmayı yapan herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden malikin kim olduğunun anlaşılamamasından; o kişinin tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs kastedilmemektedir. Somut olayda; dava konusu taşınmazların ifrazen geldiği .. parsel 1956 tarihinde yapılan tapulama çalışmasında Eylül 1931 tarih 963 sıra numaralı tapu kaydının kapsamında kaldığı belirtilerek davacılar murisi ile M.. oğlu Mehmet adına tespit edilmiş, üçüncü kişilerin tespite yönelik itirazı sonucunda Düzce Kadastro Mahkemesi'nin 29.11.1956 tarih ve 1956/ 215 Esas, 371 Karar sayılı taşınmazın tespit gibi tapuya tesciline ilişkin ilamının kesinleşmesiyle tapuya tescil edilmiştir. Dosya arasında bulunan revizyon tapu kaydının iktisap hanesinde, taşınmazın'' H..E..i oğlu M..'ya aitken ölümü ile evlatları N..A.. ve M...e intikal ettiği belirtilmekle, babası ve kardeşleri belirtilen M.. oğlu M..'in bilinmeyen kişi olarak kabulü mümkün değildir. Ölüm tarihinin ve mirasçılarının belirlenememiş olması, davacılar lehine TMK’nun 713/2.maddesindeki kazanma koşullarının oluştuğu anlamına gelmeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır. Öte yandan, TMK'nun 713/2.maddesine dayalı olarak açılan davalarda, dava öncelikle kayıt malikine, ölü ise mirasçılarına yöneltilir. Bu kişilerinde tespit edilememesi durumunda, gerek tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması ve gerekse TMK'nun 501.maddesi hükmü uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazine aleyhine yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekli olup kayıt malikine kayyım atanması suretiyle yargılamaya devam olunması da mümkün değildir. Davacılar vekilinin karar başlığında ismi yazılmayan kişiye yönelik temyiz itirazı maddi hataya dayalı olup, TMK'nun 304. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün olup bozma nedeni sayılamaz. Bu nedenle davacılar vekilinin bu isteği yerinde görülmemiştir. Kaldı ki verilen ilam kapsamına göre yeniden hüküm kurulacağından gereğinin yapılması olanaklıdır. Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davalı Mustafa oğlu Mehmet kayyımı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunun yerel mahkeme hükmünün HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde davacılara iadesine 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.