Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1403 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 971 - Esas Yıl 2008
S.Z…… ile Ö.V…… aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair (Çaykara Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 28.06.2007 gün ve 91/48 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, Sıcakoba yaylasında vekil edeni ile davalının yayla evi yaptıklarını, masraflarını eşit olarak karşıladıklarını, ortak kullanmak üzere yapılan bu evi sadece davalının kullandığını, vekil edeninin kullanımına engel olduğunu, davalının elatmasının haksız olduğunu, vekil edenine ait paya vaki elatmanın önlenilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, evin tüm masraflarını kendisinin karşıladığını, kendisinin kullanmadığı zamanlarda davacı olan yeğeninin kullanmasına izin verdiğini, bunun dışında herhangi bir hakkının bulunmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı yayla evi niteliğindeki taşınmazı kullanmaya hakkı bulunduğunu, ancak davalının buna engel olduğunu iddia etmiş, davalı ise binayı kendisinin yaptığını, davacının ev üzerinde bir hakkı bulunmadığını açıklayarak karşı koy muştur. Mahkemece yaylak ve kışlakların kamu mallarından olduğu, malikinin Hazine olup, bu gibi yerlerde mülkiyet hakkı tesisi veya fiili tasarrufta bulu-nulmasının mümkün bulunmadığı, davacının korunmaya değer hukuki yararının olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 4342 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde belirtildiği üzere, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yaylak ve kışlakların kullanım hakkı ilgili köy veya belediyeye aittir. Başka bir deyimle, orta malı niteliğinde olan bu taşınmazların özel mülkiyete konu olması mümkün değildir. Üzerinde sürdürülen zilyetliğin süresi neye ulaşırsa ulaşsın kazanma sağlamayacağı, yetkili mercilerce nitelikleri değiştirilmedikçe amaç dışı kullanımları ve doğal yapılarının bozulmasının kazanma nedeni olmayacağı açıktır. Dava konusu yapılan taşınmaz yayla evi (barınak) niteliğinde olan bir yerdir. Konuya ilişkin 4342 sayılı Mer'a Kanunu'nun 20. maddesinde "Yaylak ve kışlaklarda 442 sayılı Köy Kanunu'nda öngörülen inşaatlar ile valiliklerden izin alınmak suretiyle imar mevzuatına göre yapılacak kullanma amacına uygun mandıra, suluk, sundurma ve süreklilik göstermeyen barınaklar ve ağıllar ile Turizm Bakanlığı'nın talebi üzerine turizme açılması uygun görülen bölgelerde ahşap yapılar dışında ev, ahır ve benzeri inşaatların yapılamayacağı" açıklanmıştır. Kural olarak, yaylak ve kışlaklardaki bu tür yapılar yönünden zilyetliğin korunması istenebilir. Zira, dava konusu taşınmaz üzerinde ne davacının ne de davalının mülkiyet hakkı bulunmamaktadır. Dosya kapsamına göre, yayla evi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazda tarafların mülkiyet haklarının olmadığı, uyuşmazlığın TMK'nın 981. ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekirken, mahkemece bu konuda araştırma ve inceleme yapılmamıştır. İddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin eksiksiz toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanarak yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 17.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.