MAHKEMESİ : İstanbul 13. Aile MahkemesiTARİHİ : 10/10/2013NUMARASI : 2011/740-2013/631B.. E.. ile H..E... aralarındaki boşanmadan sonra açılan katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair İstanbul 13. Aile Mahkemesi'nden verilen 10.10.2013 gün ve 740/631 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.05.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat D.. Ö..karşı taraftan davacı vekili Avukat A.. Ö.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı Bülent vekili, tarafların evli ve aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken Göktürk köyü .. parselde Kemer Yapı ve Turizm A.Ş. adına kayıtlı müstakil villa tipi taşınmazda davalı lehine intifa hakkı tesis edildiğini, bu hakkın tasfiye tarihindeki sürüm değerinin yarısının kanun gereği davacının katılma alacağı olduğunu, intifa hakkı tesisi için ödenen bedelin büyük bir kısmı davacı tarafından ödendiği gibi ayrıca evin içine tadilat yapılması, bahçe düzenlenmesi gibi bakım ve onarım işlerinin tamamının davacı tarafından yapıldığını, bu durumun banka hesap hareketlerinden anlaşıldığını, bakım ve tadilatla ilgili tüm işlemler ve harcamaların ileriki aşamalarda belgelendirileceğini, buna göre davacının dava konusu taşınmazın iyileştirilmesine ve korunmasına karşılık değer artış payının hesaplanarak davacıya ödenmesi gerektiğini açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taraflar arasında 01.01.2002 tarihinden geçerli olan yasal mal rejimi gereğince edinilmiş malların tasfiyesi ile katılma alacağı olarak şimdilik 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının taşınmazın iyileştirilmesine ve korunmasına karşılık değer artış payı olarak şimdilik 5.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 27.06.2012 tarihinde harcını yatırdığı dilekçesi ile değer artış payı alacağı isteğini 1.400.000 TL, katılma alacağı isteğini ise 1.000.000 TL. olarak ıslah etmiştir.Davalı Hümeyra vekili, tasfiye konusunun Göktürk köyü 1190 parselde kayıtlı ve mülkiyeti üçüncü kişiye ait davalı lehine intifa hakkı tesis edilen taşınmaz olup, taşınmaz hakkında Eyüp 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 2010/352 esas sayılı dosya ile davacısı Orman Genel Müdürlüğü tarafından üst hakkı tesis edilen Kemer Yapı A.Ş.nin adına tesis edilen kat irtifaklarını sözleşmeye aykırı olarak Golf Spor Faaliyetleri A.Ş.ne devrettiği, bu şirketin de Orman İdaresinden izin almadan ve rızası dışında kat irtifakı tesisi ve intifa hakkı tesisi oluşturduğu iddiaları ile intifa hakkının tapudan terkini talepli dava açıldığını, bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini, davada katılım payı yanında ayrıca taşınmazın iyileştirilmesi ve korunması için katkı sebebiyle değer artış payının hesaplanarak ödenmesi istenmiş ise de davacının yaşadığı ticari hayatındaki süreç gözönüne alındığında katkısının sözkonusu olmadığını, Mahkeme tarafından katılım payına karar verilmesi halinde davalının bu katılım payını nakit ödeme imkanı olmadığından TMK 239.maddesi gereği aynen ödemek istediğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 1.400.000 TL değer artış payı alacağı ile 982.666,25 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 2.382.666,25 TL.nin karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 19.06.1992 tarihinde evlenmişler, 14.09.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 28.06.2011 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TMK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.Göktürk köyü 1190 parsel kayıtlarda Göktürk devlet ormanı olarak görünmekte olup, 2068000 m2 miktarındaki taşınmaz üzerinde 49 yıl süre ile Kemer Yapı ve Turizm A.Ş. adına üst hakkı tesis edilmiş, bu üst hakkı da 03.08.2009 tarihinde Golf Spor Faaliyetleri ve Turizm Yatırımları A.Ş.ne devredilmiştir. Parselin kat irtifaklı 417/100000 arsa paylı.. numaralı bloktaki ..numaralı bölümünde konaklama tesisi+müstakil apart niteliğinde 14.04.2006 tarihinde başlamak ve 01.11.2040 tarihine kadar geçerli olmak üzere H.. E.. lehine 626.120 TL bedelle intifa hakkı tesis edilerek tapuya tescil edildiği görülmektedir. Dava, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken davalı Hümeyra adına tapuya tescil edilmiş intifa hakkı değeri ile intifa hakkı tesis edilen konaklama tesisi+müstakil apart niteliğindeki yapıya yapılan tadilatlarla ilgili olarak değer artış payı ve katılma alacağı talebine ilişkindir.Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, Hakimin (Mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Yasa'nın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Az yukarıda vurgulanan hususlar, Hukuk Genel Kurulu'nun 19.06.1991 gün ve E:323, K:391; 10.9.1991 gün ve E:281, K:415; 25.9.1991 gün E:355, K:440; 19.04.2006 gün ve E:2006/4-142, K:229; 05.12.2007 gün ve E:2007/3-981, K:936; 23.01.2008 gün ve E:2008/14-29, K:4; 19.03.2008 gün ve E:2008/15-278, K:254; 18.06.2008 gün ve E:2008/3-462, K:432; 21.10.2009 gün ve E:2009/9-397, K:453; 24.02.2010 gün ve E:2010/1-86, K:108; 28.04.2010 gün ve E:2010/11-195, K:238; 22.06.2011 gün ve E:2011/11-344, K:436 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir. Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK'nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27. maddesinin (HUMK'nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.Bu açıklamalar karşısında Mahkemenin “Taşınmaza ilişkin tescil kaydı getirtilmiş, Kemer Yapı ve Turizm A.Ş. adına tescilli olduğu, davalı adına intifa hakkı tesis edilmiş bulunduğu anlaşılmış, Kemer Yapı ve Turizm A.Ş. İle Hümeyra Eminoğlu arasındaki şirket sözleşmesi ve fatura suretleri sunulmuş, davalı tarafından davacı adına gönderilen parasal miktarlara ilişkin dekont fotokopileri sunulmuş, davacı vekilince gönderilen bu paraların şirket hesaplarına aktarıldığına dair karşı beyanları ile ilgili banka dekont fotokopileri ibraz edilmiş, mahallinde keşif yapılmış, bilirkişilerce değere ilişkin rapor sunulmuş, davalı vekilinin itirazları nedeniyle bilirkişilerden ek rapor alınmış, davacı vekilince taşınmazın değerine ilişkin taraflarınca hazırlandırılan değer raporu ibraz edilmiş, Kocaeli, Kartepe ve Kadıköy Tapu Sicil Müdürlükleri'nden davacı tarafından satışı yapılan taşınmazlara ilişkin akit tabloları getirtilmiş, hesap bilirkişisinden rapor alınmış, tüm dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulü ile 1.400.000,00 TL değer artış payı alacağı ile 982.666,25 TL katılma alacağını olmak üzere toplam 2.382.666,25 TLnin karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerektiği sonucuna ulaşılmıştır” şeklindeki açıklamalarının gerekçe olarak kabulü mümkün değildir. Bu açıklamalar hükümde bulunması gereken hususları içermediği gibi hangi taleple ilgili hangi delilin neden dikkate alındığı ve sunulan delillerden hangilerinin hangi sebeple diğerlerine üstün tutulduğunu da göstermemekte olup bu bakımdan hukuki denetimin yapılamayacağı açıktır.O halde mahkemece yapılacak iş; taraflarca sunulan tüm deliller ile yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporundaki açıklamalar da değerlendirilerek az yukarıdaki ilkeler karşısında tüm delilleri birlikte değerlendirmek, sonucuna göre her bir taleple ilgili kabul ve ret sebeplerini içeren, tarafları doyurucu, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nun 297. (Mülga HUMK'nun 381, 388 ve 389.) ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurmak olmalıdır. Eksik incelemeyle gerekçesiz şekilde hüküm kurulamaz.Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan Yerel Mahkeme kararının 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK'nun 388/4., HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine, 32.000,00 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 01.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.