Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13945 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22139 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : KDZ.Ereğli 1. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2013/227-2013/330Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Alacaklı tarafından borçlu aleyhine Alaplı Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi'nin 2007/182 Esas ve 2009/226 Karar sayılı nafaka alacağı ilamına dayanılarak başlatılan ilamlı takipte borçlu İcra Mahkemesi'ne başvurarak, takibe dayanak yapılan ilamda müşterek çocuklar için hükmedilen iştirak nafakasının, çocukların borçlu yanında kalmaları nedeniyle Alaplı Asliye Hukuk Mahkemesi'nce kaldırılması üzerine İcra Müdürlüğü'nden takip tarihinden itibaren biriken iştirak nafakasının tamamının düşülerek dosya borcunun hesaplanmasını istediklerini, İcra Müdürlüğü'nce 08.07.2013 tarihli karar ile ilamda geçmişe yönelik nafakaların kaldırılması yönünde hüküm bulunmadığından bahisle taleplerinin reddedildiğini açıklayarak, anılan işlemin kaldırılmasına veya düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, birikmiş nafakaların dosya hesabından düşürülmesi isteminin genel mahkemelerde açılabilen sebepsiz zenginleşme davasının konusunu oluşturabileceği, birikmiş nafakaların iadesine ilişkin mahkeme kararı olmadıkça sınırlı yetkili icra müdürlüğünün söz konusu talebe ilişkin karar verme yetkisinin bulunmadığı gerekçeleriyle şikayetin reddine karar verilmesi üzerine hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.Lehine nafakaya hükmedilen çocuklar yönünden borçlunun nafaka ödemekle sorumlu tutulabilmesi için çocukların alacaklı yanında bulunması gerekir. Borçlu vekili, bunun aksini ileri sürerek, velayeti alacaklıya bırakılan müşterek çocukların bakım ve giderlerinin borçlu tarafından karşılandığını iddia etmekte olup, bu iddiası her türlü delille ispatlanabilir. Kaldı ki; borçlu vekilinin delil olarak ibraz ettiği Alaplı Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesi’nin 21.03.2013 tarih 2012/227 Esas, 2013/120 Karar sayılı ilamından; borçlu vekilinin, müşterek çocukların 2010 yılının Haziran ayından beri borçlu yanında kaldıklarından bahisle alacaklıda bulunan velayetin değiştirilerek, velayetlerinin borçluya verilmesi ve iştirak nafakalarının kaldırılması istemi ile dava açtığı, Mahkemece davanın kabul edilerek, müşterek çocuklar Senanur ve Ferhat’ın davalı-alacaklıda bulunan velayetlerinin ve aylık toplam 300,00 TL iştirak nafakasının kaldırılarak, velayetlerinin davacı-borçluya verilmesine karar verildiği, kararın 27.05.2013 tarihinde kesinleştiği, anılan ilam içeriğinden alacaklının 11.10.2012 tarihli celsede çocukların iki yıldan beri borçlunun yanında bulunduklarını söylediği, müşterek çocuklardan F.. Y..’ın 21.03.2013 tarihli celsede dört yıldan beri babasının yanında kaldığını beyan ettiği, aynı tarihli celsede tanıkların da tarafların boşanmalarından sonra bir süre çocukların alacaklının yanında kaldığı, fakat dört yıldan beri borçlunun yanında bulunduklarını ifade ettikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda anılan ilam içeriği dikkate alınıp, borçlunun bu hususta göstereceği başka deliller varsa toplanarak, bildirmesi halinde tanıkları dinlenmeli ve alacaklıdan da bu konudaki delilleri sorulup toplandıktan sonra borçlunun yukarıda özetlenen ilamda psikologla yaptığı görüşmede çocukların 2010 yılının Temmuz ayından itibaren yanında kaldığı yönündeki beyanı da dikkate alınarak, bu tarihten itibaren çocukların babası yanında hangi süreler içinde kaldığı, infak ve iaşesinin kim tarafından temin edildiği saptanmalı, daha sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken borçlu vekilinin icra müdürlüğünden talepte bulunduğu 08.07.2013 tarihi itibariyle henüz ödenmiş iştirak nafakası alacağı bulunmadığı halde şikayetin sebepsiz zenginleşme kapsamında değerlendirilerek, genel mahkemelerde dava konusu edilebileceği gerekçesiyle reddine karar verilmesi isabetsizdir.SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 01.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.