MAHKEMESİ : Bingöl 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 30/11/2012NUMARASI : 2010/261-2012/425M.. B.. ile K.. A.. ve müşterekleri, dahili davalılar E.. A.., S.. A.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Bingöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 30.11.2012 gün ve 261/425 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili dava dilekçesinde; öncesi 169 ada ancak kamulaştırma nedeniyle 769 ada sayılı parselde kayıt maliki S.. oğlu A.. B..’nın 1944 yılında öldüğünü, davacı vekil edeni tarafından 1976 yılında satın alındığını, davanın açıldığı 15.03.2010 tarihine kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık sürenin dolduğunu ve bu nedenle tapu kütüğünün hukuki değerini yitirdiğini, 4/6 payı mirasçılarından satın aldığını, ancak şimdilik mirasçılardan biri dışında 3/6 pay bakımından tapu iptali ve tescil davası açtıklarını belirterek bu pay bakımından tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı T.. B.. dava konusu taşınmazın sattıklarını bildirmiştir. Davalı K.. A.. ise satış sözleşmesinde ismi geçen annesi F.. B..’nın 1947 yılında öldüğünü, kendisi dışında başka mirasçının olmadığını ve yapılan satışın geçersiz olduğunu savunmuştur. Davalı Z.. B..’nın yargılama oturumlarında ölmesi üzerine, davaya katılması sağlanan mirasçılarından H.. A.. vekili davanın reddini istemiştir.Davaya katılması sağlanan Z..’nin diğer mirasçıları ise yargılama oturumlarına katılmamış ve davaya cevapta vermemişlerdir. Mahkemece, “..taşınmazın elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğunu, mirasçılardan bir veya bir kaçının taşınmazı tek başına satmalarının mümkün olmadığını, harici satış sözleşmesinin hukuken geçerli bir sonuç doğuramayacağını…” gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan maliki 20 yıl önce ölmüş bulunan hukuki sebebe dayalı olarak TMK’nun 713/1–2. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya arasında bulunan 769 ada sayılı parselin kayıt maliki S.. oğlu A.. B.. olup, mirasçıları adına intikal görmediği ve halen tapu kaydının onun adına bulunduğu gelen tapu kaydıyla sabittir. Davacı, TMK’nun 713/2. maddesinde yer alan maliki 20 yıl önce ölmüş bulunan hukuki sebebe dayanarak iptal ve tescil isteminde bulunmuştur. Tapu iptali ve tescil davalarında, dava kural olarak kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise belirlenecek mirasçılarına yöneltilerek açılır. Her ne kadar dava dilekçesinde üç mirasçı gösterilmiş ise de, kayıt malikinin veraset belgesi alınmadığından başka mirasçılarının olup olmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.Bu nedenle öncelikle kayıt maliki S.. oğlu A.. B..’nın ve hasımlı veraset belgesinin (hasım Hazine olacak) alınması için davacı tarafa süre ve imkan tanınması, veraset belgesi alındığında dava dışı kalan mirasçılara davanın yöneltilmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Davacı vekili, dosya arasında bulunan 30.04.1976 tarihli harici satış sözleşmesinden söz etmiş ise de, kural olarak tapulu taşınmazların satışı TMK’nun 706, TBK'nun 237, 2644 sayılı TK'nun 26, Noterlik Kanunu'nun 60 ve 89. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılmadıkça harici satış sözleşmeleri hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve alıcısına herhangi bir hak bahşetmez. İlke olarak mahkemenin bu yöndeki görüşü doğrudur. Ancak davacı vekili TMK.nun 713/2. fıkrası gereğince açıklanan hukuki sebeple dava açtığı anlaşıldığına göre, bu tür davalarda harici satış sözleşmelerinin yapıldığı tarih, sadece zilyetliğin başlangıcı bakımından önem taşımakta ve diğer delillerle birlikte buna değer verilmektedir. Olayda tartışılması gereken husus, TMK'nun 713/1 ve 2. fıkralarındaki koşulların davacı yararına oluşup oluşmadığının iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirilmesi ve bir sonuca bağlanması olacaktır. O halde mahkemece, alınacak hasımlı veraset belgesine göre, davada öncelikle taraf teşkilinin sağlanması ve ondan sonra TMK’nun 713/1 ve 2. maddeleri uyarınca gerekli koşulların davacı yararına oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekirken, sadece harici satış gözönünde bulundurularak ve taraf teşkili sağlanmadan davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.