Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13755 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21859 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İstihkakYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Davacı 3. kişi vekili, 09/05/2012 tarihinde haczedilen tüm menkullerin müvekkili şirkete ait olduğunu, buna dair fatura ve Leasing Sözleşmesi ibraz edildiğini, borçlunun ticaret sicilde kayıtlı olan adresinin haciz yapılan adres olmadığını, faaliyet konusu akaryakıt ticareti olan davalı borçlu şirket ile müvekkili davacı şirketin hiç bir ilişkisi bulunmadığını iddia ederek istihkak davasının kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına kötü niyetli davalı takip alacaklısının %40 tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, haciz esnasında, hacze konu menkullerin mülkiyetinin davalı takip borçlusu şirkete ait olduğunun ikrar edildiğini, davacı şirket ile borçlu şirketin ortaklarının temsilcilerinin ve faaliyet adreslerinin aynı olduğunu, davacı ile borçlu arasında işletme devrinin söz konusu olduğunu ve ......'a göre davacı şirketin sorumluluğunun devam ettiğini savunarak takibin tedbiren talikine karar verilmiş olduğu gözetilerek istihkak iddiasının reddi ile davacının takip alacağının %40'ından aşağı olmamak kaydı ile tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı borçlu davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; İİK 97/a maddesi gereğince mülkiyet karinesinin borçlu yararına olduğu, karinenin aksinin davacı tarafından kesin ve güçlü deliller ile kanıtlanması gerektiği, davacı şirket ile davalı takip borçlusu şirketin yönetim kurulunun.............,......'den oluştuğu ve her iki şirketin yetkilisinin........ olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre hacze konu menkul malların taraflar arasındaki devre konu kira kontratında belirtilen mallar olduğu, yine finansal kiralamaya konu menkullerin haczedilmediğinin anlaşıldığı, belirtilen delillerin mülkiyeti ispata yeterli belgelerden olmadığı, bu durumda davalı borçlu şirketin alacaklıdan mal kaçırma amacı ile davacı şirket ile birlikte muvazaalı olarak hareket ettikleri, hacizli menkuller yönünden yasal karinenin aksi kanıtlanmadığından istihkak iddiasının reddine karar vermek gerektiği, takibin talik edilmediği ve koşulları oluşmadığı gözetilerek, davalı tarafından talep edilen kötü niyet tazminatının İİK 97 ve devamı maddeleri gözetilerek reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle istihkak iddiasının reddi ile, davalı takip alacaklısı tarafça talep edilen tazminatın, yasal koşulları oluşmuş ve takip talik edilmiş olmakla, hacze konu menkullerin ve meblağın %20'si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalı takip alacaklısına verilmesine karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. Dava, üçüncü kişinin İİK'nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı istihkak davası niteliğindedir. 1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı .... HUMK’nun 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve de en önemlisi yazılacak gerekçenin, verilen hükme uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır.Bu minvalde, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Somut olayda Mahkemece; hüküm kısmında yasal koşulları oluştuğundan ve takip talik edildiğinden, hacze konu menkullerin ve meblağın %20 si oranında tazminatın davacıdan alınarak davalı takip alacaklısına verilmesine karar verilmiş olmasına rağmen gerekçede takip talik edilmediği ve koşulları oluşmadığı gözetilerek davalı tarafından talep edilen kötü niyet tazminatın İİK 97 ve devam maddeleri gözetilerek reddine karar vermek gerektiği açıklanmıştır. Bu durum karşısında, hüküm ile gerekçenin çelişik olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.2-Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.