Ali Fuat ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Gölbaşı Ankara Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 5.10.2004 gün ve 79/620 sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı vekili, 8.2.2002 havale tarihli dava dilekçesiyle çekişmeli taşınmazın yaklaşık 40 seneden beri vekil edenlerinin zilyetliği altında bulunduğunu ileri sürerek davalı Hazine adına olan 489 parselin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı Hazine vekili, çekişmeli yerin Tapulama Mahkemesinin kesinleşen ilamı sonucu otlakiye niteliğiyle, 25.9.1979 tarihinde, Hazine adına tescil edildiğini ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, kesin hüküm olgusu ve hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Hüküm, süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden: Dava konusu yer tapulamada 466 parsel olarak tespiti yapıldıktan sonra itirazlar üzerine Ankara Tapulama Mahkemesinin 28.11.1975 tarih 1961/255 esas ve 1975/259 karar sayılı ilamıyla çekişmeli 83575 m2'lik kısmın Hazinenin tutunduğu tapunun kapsamında kalması nedeniyle ifraz edilerek Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Verilen karar 3.4.1978 tarihinde kesinleşmiştir. Nizalı yer 489 parsel olarak otlakiye niteliğiyle, 25.9.1975 tarihinde Hazine adına tescil edilmiştir. Hükmen tescil kararında davacıların miras bırakanları İsmail oğlu Abdullah'ın taraf olduğu ve eldeki davanın tarafları yönünden önceki davanın kesin hüküm oluşturduğu kuşkusuzdur. Ancak, davacılar işbu davada tespit öncesi kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunmuşlardır. Dava konusu yerin hükmen tescilinden itibaren eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi uyarınca on yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Bu durumda, kesin hüküm ve hak düşürücü süre aynı olayda gündeme gelmiştir. Her ikisi de kamu düzeniyle ilgili olup re'sen yargılamanın her aşamasında gözönünde bulundurulması gereken usûl kurallarıdır. Bilindiği üzere, hak düşürücü süre geçmekle dava hakkı ortadan kalkar. Kesin hüküm ise olumsuz dava koşuludur. Aynı olayda hak düşürücü süre ve kesin hüküm çatışması varsa; öncelikle yasadan kaynaklanan ve dava hakkını ortadan kaldıran hak düşürücü sürenin gözönünde tutulması icap eder. Yerel mahkeme kararı açıklanan nedenlerle doğrudur.Bu nedenle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan mahalli mahkeme kararının (ONANMASINA), peşin harcın onama harcına mahsubu ile temyiz edenden alınmasına, 11.1.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.