MAHKEMESİ : Küçükçekmece 2. Aile MahkemesiTARİHİ : 17/10/2012NUMARASI : 2010/756-2012/798A.. Y.. ile Z.. Y.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine dair Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesi'nden verilen 17.10.2012 gün ve 756/798 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekilleri, dava dilekçelerinde davalı Z.. ile 13.10.1988 yılında evlendiklerini, evliliklerinden itibaren Almanya’da yaşamaya ve çalışmaya başladıklarını Alman Mahkemesi'nce verilen boşanma kararının Küçükçekmece 3. Aile Mahkemesi'nin 2009/1325 Esas sayılı dava dosyası ile boşanma kararının tanıma ve tenfizine karar verildiğini davalının hasta olduğunu, kendisine vasi olarak kardeşi A.. D..’in tayin edildiğini, evlilik birliği içerisinde Küçükçekmece Safra Mahallesinde bulunan parselde bulunan binada nolu bağımsız bölümü 16.11.2007 tarihinde satın alındığını, davalı adına tapuda kayıtlı bulunduğunu bundan ayrı Edremit İlçesi, Güre Köyünde parselde kayıtlı nolu bağımsız bölümün aynı parselde tapuda kayıtlı Blok Kat nolu bağımsız bölümün 15.04.1999 tarihinde edinildiklerini, bunlarında tapuda davalı adına kayıtlı bulunduklarını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla katkı payı ve değer artışı tasfiyesinin sona ermesinden itibaren yasal faiziyle birlikte 5.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 12.04.2011 harç tarihli ıslah dilekçesiyle tüm taşınmazlar için herhangi bir ayrım yapılmaksızın toplam 210.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte tahsili isteğinde bulunmuştur. Davalı koca vasisi A.. D.., 27.10.2010 tarihli yargılama oturumunda Akçay’da bulunan yazlığın babasından davalı kardeşine devir edildiğini, Küçükçekmece’de bulunan dairenin ise kardeşinin emekli ikramiyesi ile anne ve babası tarafından yapılan destekle alındığını, alınan taşınmazlara davacının bir katkısının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece; “…karar tarihi itibarıyla Edremit'deki nolu bağımsız bölüm için belirlenen 57.000,00 TL, nolu bağımsız bölüm için 90.000,00 TL ve Küçükçekmece’de sayılı parselde yer alan sayılı mesken için 160.000,00 TL olmak üzere toplam 307.000,00 TL’nin ½ ‘si olan 153.500,00 TL’nin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline” karar verilmesi üzerine, hüküm, yalnızca davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, edinilmiş mallara katılma rejimini geçerli olduğu dönemde 16.11.2007 tarihinde satın alınan nolu bağımsız bölümden kaynaklanan ve TMK’nun 202,219,231, 232,235 ve 236. maddeleri gereğince açılan katılma alacağı ile parselde bulunan ve eşler arasında 743 sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu evrede 25.01.1991 tarihinde edinilen ve nolu parsellerden kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Taraflar 13.10.1988 tarihinde evlenmiş, 2008 yılında yabancı mahkemede açılan boşanma davasının kabulü ve hükmün 18.03.2009 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Taraflar arasında, evlendikleri 13.10.1988 tarihinden 01.01.2002 tarihinde kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, taraflar sözleşmeyle başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerine göre 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 2008 yılına kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TKM. m. 202, 4722 SK.m.10) Taraflar arasındaki mal rejimi TMK. nun 225/2. fıkrası uyarınca boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Mahkemece, iki ayrı dönemde edinilen malların tamamı katılma alacağı olarak değerlendirilmek suretiyle karar tarihine göre saptanan değerlerin yarısı üzerinden davacı bakımından katılma alacağına hükmedilmiş ise de mahkemenin bu görüşene katılma olanağı bulunmamaktadır.Uyuşmazlık konusu sayılı parselde bulunan nolu bağımsız bölüm, 16.11.2007 tarihinde edinildiğinden kural olarak bu tarihte edinilen malın TMK’nun 219. maddesi uyarınca edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki davalı eş Almanya’da bir süre çalıştıktan sonra psikolojik hastalığı nedeniyle emekli olmuş ve vasisi tarafından bu taşınmazın kardeşi davalının emekli ikramiyesi ile anne ve babası tarafından yapılan yardımlarla alındığını savunmuştur. Mahkemece bu husus üzerinde durulmamış bu konuda gerekli araştırma ve inceleme yapmadığı belirlenmiştir. Davalının hangi tarihte emekli olduğuna dair bilgi ve belgeler ile anne ve babası tarafından yapılan yardımların ne şekilde yapıldığına ilişkin bilgi ve belgeler ilgili yerlerden Mahkeme’ce getirtilerek ya da bu konuda taraf vekillerine süre ve imkan tanınarak elden getirtilip dosya arasına konulması ve gerçekten söz konusu bağımsız bölümün emekli ikramiyesi yada sözü edilen kişilerin yaptığı yardımlarla alınıp alınmadığının açıklığa kavuşturulması gerekir. Emekli ikramiyesi TMK’nun 228. maddesi uyarınca kural olarak edinilmiş mal olup ancak aynı maddenin ikinci fıkrası gereğince PMF tablosu göz önünde bulundurularak ve dosya bu konuda uzman sosyal güvenlik dosyalarında bilirkişilik yapan veya destekten yoksun kalma tazminatı hesaplarından anlayan uzman bilirkişilere verilerek davalı bakımından boşanma davasının açıldığı tarih esas alınarak ve kalan yaşam süresi gözetilerek, gerekli iskontolarda düşürülmek suretiyle katılma alacağının ve kişisel malın (paranın) saptanması gerekir. Şayet anne ve babası tarafından bu evin alımı için yapılan yardım kanıtlandığı takdirde edinilmiş malın borcu olarak hesaplamada göz önünde bulundurulması ve TMK’nun 230. maddesi gereğince denkleştirmenin yapılması gerekmektedir.Katılma alacakları bakımından TMK’nu 232 ve 235/1. fıkrası uyarınca karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri esas alınarak hesaplama yapılmalıdır. Aynı Kanunun 239. maddesi uyarınca bu tür alacaklara karar tarihinden itibaren faiz yürütülür. Söz konusu taşınmazın emekli ikramiyesiyle, anne ve babasının yardımlarıyla alınmadığını kesin bir biçimde saptanması durumunda taşınmazın edinilmiş mal olduğu gözetilerek TMK’nun 236/1. fıkrası uyarınca karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısı üzerinden davacının katılma alacağı olduğunun kabulü ile belirlenecek miktarın hüküm altına alınması düşünülmelidir. Davalı vekilinin parselde bulunan ve nolu bağımsız bölümlere yönelik temyiz itirazlarına gelince; sözü edilen bağımsız bölümlerin 21.05.1991 tarihinde 743 sayılı TKM’nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden iddianın kanıtlanması halinde davacının bu taşınmazlar üzerinde söz konusu olan katkı payı alacağının belirlenmesi gerekir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı ve davalının evlendikleri tarihten itibaren Almanya’da çalışmaya başladıkları anlaşılmaktadır. Mal ayrılığı döneminde edinilen taşınmaza yada taşınmazlara diğer eşin para yada para ile ölçülebilen maddi bir katkısının olduğunun kanıtlanması zorunludur. Ancak, somut olayda her iki eşte çalışarak belirli bir gelir elde ettiklerine göre davacı eşin davalı tarafından edinilen taşınmazlara maddi katkısının olduğunun kabulü gerekir. Öteden beri sapma göstermeyen Daire uygulaması bu yöndedir. Bu bakımdan tarafların gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışındaki tüm çalışmalarına ve gelirlerine ilişkin tüm belgelerin eksiksiz olarak ilgili yerlerden getirtilerek veya taraf vekillerine bu konuda süre ve imkan tanınarak elden getirtilip dosya arasına konulması, her birinin ayrı ayrı toplam gelirlerinin belirlenmesi, eşlerin sosyal statüleri, toplum içindeki kariyerleri ve konumları göz önünde bulundurularak her birinin ayrı ayrı yaptıkları kişisel harcamalarının saptanması, davalı koca bakımından 743 sayılı TKM’nun 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğünden doğan masraflarının da belirlenerek kişisel harcamalarına eklenmesi, her birinin ayrı ayrı kişisel harcamalarını toplam gelirlerinden düşürülmesi ve böylece her birinin tasarruf ettikleri miktarların bulunması, toplam tasarruf miktarı karşısında davacının katkı oranının bulunması, bu katkı oranının her iki taşınmazın dava tarihi olan 31.05.2010 tarihindeki belirlenecek sürüm değerleriyle çarpılması sonucu davacının katkı payı alacağının bulunmasıyla hüküm altına alınması gerekmektedir. Katkı payı alacağı hesabı yapılması yerine, her iki taşınmazında edinilmiş mal olduğu görüşünden hareketle yarı oranında alacağın kabulü ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Katkı payı alacağına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken karar tarihinden itibaren bu taşınmazlardan doğan alacaklar bakımından da faiz yürütülmesi doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 2.527,30 TL peşin harcın istek halinde davalıya İADESİNE 27.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.