MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil...... ile Hazine ve..... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair....Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 14.03.2013 gün ve 1379/108 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili ve davalı..... vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacılar vekili, 61 ada 10 parsel sayılı taşınmazın 2/11 payının kadastro sonucu davacıların babası ...... adına, 9/11 payının ise Mahmut çocukları..,..., ...... ... ve... adına tescil edildiğini, yine 467 ada 16 parsel sayılı taşınmazın 42/70 payının kadastro sonucu davacıların babası ...... adına, 28/70 payının ise... oğlu.........adına tescil edildiğini, ancak her iki taşınmazın da 1960 yılından beri davacıları babası, onun ölümünden sonra da davacılar tarafından kullanıldığını, tapuda malik olarak görünen ... ... ..,...,..., ....ve...... ... isimli kişilerin tanınmayan ve bilinmeyen kişiler olduğunu, davacılar lehine TMK'nın 713/2 maddesinde belirtilen kazanma koşullarının oluştuğunu açıklayarak, bu kişiler adına kayıtlı payların tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili ile daval..... vekili davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu taşınmazların ikisinin de davacıların murisi........tarafından kullanıldığı, diğer kayıt maliklerinin gerçekten yaşayıp yaşamadıklarının belli olmadığı, tüm araştırmalara rağmen onlara ait bir ize rastlanılamadığı, davacılar yararına TMK'nın 713/2. maddesinde öngörülen kazanma koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 61 ada 10 parsel sayılı taşınmazın.... çocukları...,....,......,.. ve.... adına kayıtlı 9/11 payı ile 467 ada 16 parsel sayılı taşınmazın....... adına kayıtlı 28/70 payının tapu kaydının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili ile Belediye vekili vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, TMK'nın 713/2. fıkrasında yer alan; “ … maliki tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan …” hukuki sebebine dayalı olarak TMK'nın 713/1-2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir.Kanunun açık hükmü dikkate alındığında, tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali, taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nın 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması'' gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.Somut olaya gelince; dava konusu 61 ada 10 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 09.11.1978 tarihinde tespit gördüğü, tespitin itiraz edilmeksizin 21.09.1979 tarihinde kesinleştiği, tespit sırasında Eylül 338 tarih 74 sıra nolu tapu kaydı ile 11.12.1941 tarih 14 sıra nolu tapu kaydının uygulandığı, uygulanan kayıtlarda da taşınmaz maliklerinin davacıların murisi...... ile ..... çocukları ........ ...,....... ve....'in malik olduklarının belirtildiği; dava konusu diğer taşınmaz olan 467 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 15.05.1986 tarihinde tespit gördüğü, tespitin itiraz edilmeksizin 16.08.1988 tarihinde kesinleştiği, tespit sırasında Mayıs 929 tarih 64 sıra nolu tapu kaydı ile 14.03.1946 tarih 4 sıra nolu tapu kaydının uygulandığı, uygulanan kayıtlarda da taşınmaz maliklerinin davacıların murisi..... ile .... oğlu ......... olduklarının belirtildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca her iki taşınmaza uygulanan yukarıda belirtilen tapu kayıtlarının geldi kayıtlarında da taşınmazların edinme sebebi, intikal şekli ve malik isimleri açıkça belirtilmiştir.Hal böyle olunca; tapu kaydı, tedavül kayıtları, tapulama tutanağındaki açıklamalara göre, 61 ada 10 parselin kayıt malikleri olan Mahmut çocukları ......,........ve...ile 467 ada 16 parselin kayıt maliki olan .... oğlu........ tanınan ve bilinen kişiler olup, TMK'nın 713/2 maddesinde yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır.Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt maliklerinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Temyiz edenlerin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'un 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 7.029,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı S.. B..'na iadesine, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.