Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1364 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 20314 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı ... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dai.... Aile Mahkemesi'nden verilen 06.05.2014 gün ve 925/404 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARAR Davacı vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen dava dilekçesinde belirtilen davalı adına kayıtlı bir adet taşınmaz üzerinden hesaplanacak alacak bedeli ve davalı tarafından haksız olarak el konulan 40.000,00 TL para olmak üzere fazlaya ilişkin hakkını saklı tutmak suretiyle her bir alacak için şimdilik 20.000,00'er TL'den toplam 40.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında, kooperatif yolu ile edinilen davaya konu taşınmazın bedelinin kooperatif hissesinin devralındığı 1997 yılında ödendiğini ve davacının katkısının bulunmadığını, iddia edildiği şekilde davacının parasını almadığını, parayı davacının kendisinin harcadığını ileri sürerek davanın tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1. m). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK 222. m).Tasfiyeye konu taşınmazın kooperatif üyeliği yoluyla edinilmesi halinde ise, kooperatife yapılan ödemelerden ve bu ödemelerin isabet ettiği dönemlerden hareketle, mal rejiminin tasfiyesi ile eşlerin alacak miktarları belirlenir. Kooperatif ödemelerinin bir kısmının 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170.maddesi gereğince mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde bir kısmının da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinden sonraki dönemde yapılmasında; mal ayrılığı dönemindeki ödemelere her bir eşin yaptığı katkı oranı, daha sonra geçerli olacak edinilmiş mallara katılma rejimine kişisel mal olarak geçeceği kabul edilmektedir.Buna göre; mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde (01.01.2002 tarihine kadar) eşlerin kooperatif ödemelerine yaptıkları katkı oranı, 743 sayılı TKM, Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri ile Yargıtay ve Dairemiz'ce kabul edilen "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Kişisel mal olarak kabul edilen bu katkı oranı, 01.01.2002 tarihinden sonra geçerli olacak edinilmiş mallara katılma rejimi kurallarına göre, hesap edilecek "değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak" miktarlarının tespitinde gözetilecektir. Somut olaya gelince; eşler, 17.07.1991 tarihinde evlenmiş, 25.08.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 23.09.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Kanun m. 10, TMK. m. 202/1 si). Tasfiyeye konu kooperatife davalının 30.09.1997 tarihinde üye olduğu, üyelik hakkı karşılığı 6 nolu bağımsız bölümün 17.12.2002 tarihinde yine davalı adına tescil edildiği; ayrıca davalı adına Yapı Kredi Bankası'nda 24.06.2010 tarihinde 40.000,00 TL miktarlı vadeli mevduat hesabı açılmış olduğu görülmektedir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m).Dosyaya davalı tarafça sunulan kooperatif ödeme evraklarının incelenmesinden, yapılan ödemelerin büyük bir bölümünün taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin, geçerli olduğu dönemde; geriye kalan daha az miktardaki bölümünün ise edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, alacak talebine konu taşınmaz malın kişisel mal niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki 4721 sayılı TMK yürürlük tarihinden itibaren yapılan ödemeler ise edinilmiş mal grubundan karşılandığından, edinilmiş mal grubunun kişisel mal grubundan denkleştirme alacağı (TMK. m. 230/1); bu denkleştirme alacağı üzerinden de davacının artık değere katılma alacağı (TMK. m. 231, 236) mevcuttur. Mahkemece yapılması gereken; davacı tarafın dava dilekçesinde açıkca talebinin edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca katılma alacağı olduğu hususu da gözetilerek, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca iddia ve savunmalar doğrultusunda kooperatif üyeliğine ve ödemelere ilişkin belgeler üzerinde belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım almak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılması, bu şekilde davacının alacağının hesabı ve gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi olmalıdır. Gerekli tahkikat eksik yapılmıştır. Bu nedenle taşınmaz yönünden talebin yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamıştır.Dava dilekçesinde talep edilen para yönünden ise; 24.06.2010 tarihinde davalı adına ......'nda 40.000,00 TL vadeli mevduat hesabının açıldığı, mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi itibariyle mevduat hesabında bu paranın mevcut olduğu dosya kapsamındaki evraklardan anlaşılmaktadır. Bu paranın davalı tarafca kişisel malı olduğu kanıtlanamadığına göre; TMK. 222/son maddesi uyarınca bu mevduatın davalının edinilmiş malı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, ilgili mevduat ve boşanma dava tarihine kadar geçen sürede bu mevduatın faiz getirilerine ilişkin hesap hareketlerini gösterir evraklar üzerinde yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek bu işlerden anlayan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden hesap raporu aldırılıp gerçekleşecek sonucuna göre davacının artık değere katılma alacağına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu talep yönünden de ret kararı verilmesi isabetsiz olmuştur.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.