MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 11. Aile MahkemesiTARİHİ : 12/12/2013NUMARASI : 2011/582-2013/1022D.. P.. ile C.. P.. aralarındaki değer artış payı alacağı ve katılma alacağı davasının reddine dair İstanbul Anadolu 11. Aile Mahkemesi'nden verilen 12.12.2013 gün ve 582/1022 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat B.. C.. geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacı vekili, tarafların 2009 yılında evlendiklerini, CYY plakalı aracın babası tarafından satın alınarak müvekkiline hediye edildiğini, araç bedeli ve ödemelerinin babası tarafından yapıldığını, davalının aracın alınmasına hiçbir katkısı bulunmadığını, söz konusu aracın edinilmiş mal kapsamı olmaması nedeni ile davalı adına olan trafik kaydının iptaliyle vekil edeni adına tesciline, olmadığı takdirde araç bedelinin dava tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, aracın kayınbabası tarafından satın alınarak vekil edenine hediye edildiğini, vekil edenine ait ziynet eşyalarının satılarak aracın alınmasına katkıda bulunulduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, dava konusu araç bedelinin 28.801,00 TL'lık bölümünün davalının kişisel malı olan ziynet eşyaları ile karşılandığını, bakiye 32.030,80 TL davacının babası tarafından karşılanmış olsa da bu bedelinde hediye olarak kabulü gerektiğinden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 15.07.2009 tarihinde evlenmişler, 09.04.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 10.09.2013 tarihinde kesinleşmesi üzerine boşanmışlardır. Sözleşmeyle başka seçimlik mal rejim seçilmediğinden eşler arasında yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir (TMK. m. 202, 4722 s.K. m. 10). Söz konusu mal rejimi, boşanma davasının açıldığı 09.04.2010 tarihinde sona ermiştir (TMK'nun 225/son). TMK'nun 235/1. maddesi hükmüne göre; mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılır.Davacı vekili aşamalarda, aracın satış bedelinin vekil edenin babası tarafından karşılandığını, ileri sürmüş, davalı vekili araç bedelinin bir bölümünün kişisel malı olan ziynet eşyalarının satışından elde edilen parayla ödendiğini, kalan miktar, kayınbabası tarafından karşılanmış ise de, bu miktarın hediye olduğunu bildirmiş, mahkemece de araç bedelinin 32.030,80 TL'lık bölümünün davalıya hediye niteliğinde olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Yargılama sırasında dinlenen taraf tanıkları, davacının yurt dışında çalıştığını, evlenme sırasında Türkiye’ye geldiğini, evlendikten sonra davalı ile birlikte Almanya’ya dönmeyi planladıkları ancak, davalının koşulları taşımaması nedeniyle birlikte gidilemediğini, bilahare dava konusu aracın davacının babası tarafından satın alınarak oğlu davacıya verildiğini, ancak davacının yurt dışında çalışması ve resmi işlemlerdeki zorluklar nedeniyle aracın davalı adına tescil edildiğini bildirilmişlerdir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davalının ziynet eşyalarını bozdurmak suretiyle aracın alınmasına katkıda bulunduğu, bedelin bir bölümünün ise davacının babası tarafından karşılandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık bu miktarın davalıya hediye edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.Davacının babası tarafından verilen bu paranın davalıya hediye edildiği yönünde davalının savunmasından başka her hangi bir beyan ve açıklama bulunmamaktadır. O halde; söz konusu paranın davalıya hediye değil, davacıya verilen para olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece, söz konusu bu paranın davacının kişisel malı olarak aracın alınmasına yapılan kişisel katkı olarak gözönünde tutulması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.HUMK'nun 76. maddesi (6100 sayılı HMK'nun 33.m.) hükmüne göre, davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. Hâkim, tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçelerinde kullandıkları sözcükler ve nitelendirme ile bağlı değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalar ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, talep; değer artış payı ve katılma alacağı isteğine ilişkindir. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir. TMK'nun 227. maddesi hükümleri uyarınca; eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında değer artış payı alacağının belirlenmesi gerekir.Mahkemece, değer artış payı alacağının hesabı için öncelikle davacının babası tarafından verilen paranın miktarı ile aracın bu tarihteki sürüm (rayiç) değerinin ayrı ayrı saptanması, davacının katkı yaptığı tarihteki değeri ile katkıda bulunduğu miktarın toplamı gözetilerek davacının yaptığı katkının sözü edilen toplam değer içindeki oranının bulunması, bu oranın tasfiye tarihindeki sürüm değeri ile çarpılarak çıkacak miktarın değer artış payı alacağı olarak karar altına alınması (TMK'nun 227). TMK'nun 232 ve 235/1. maddelerine göre taşınmazın tasfiye anındaki sürüm değeri, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre tasfiye tarihi olarak eldeki davanın karar tarihine en yakın tarih olarak kabul edilmesi, değer artış payı hesaplanıp taşınmazın tasfiye anında belirlenecek değerinden düşürüldükten sonra yine davalının ziynet eşyaları ile yaptığı katkı aynı şekilde davalının kişisel malı olarak düşüldükten sonra kalan bakımından TMK'nun 231 ve 236/1. maddeleri uyarınca davacının katılma alacağının saptanması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması gerekirken hatalı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL. avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, HUMK'nun 388/4.(HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.