MAHKEMESİ : Kocaeli 2. Aile MahkemesiTARİHİ : 12/12/2013NUMARASI : 2010/1457-2013/947G.. E.. ve E.. Y.. aralarındaki katılma alacağı, özgüleme davasının kabulüne dair Kocaeli 2. Aile Mahkemesi'nden verilen 12.12.2013 gün ve 1457/947 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.06.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat E.. P.. ve karşı taraftan davacı vekili Avukat A.. F.. E.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili, vekil edenin eşi F..’ın 15.11.2009 tarihinde öldüğünü, mirasçı olarak vekil edeni ile müşterek çocuklarının kaldığını, evlilik birliği içerisinde edinilen taşınmazlar ile A.. T.. hesabındaki mevduatı bıraktığını, 4920 ada parsel (eski 1309 ada parsel) üzerindeki binanın edinilmiş mal olduğunu, davalı tarafından ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, 4920 ada parsel üzerindeki nolu bağımsız bölümün ise aile konutu olarak kullanıldığını açıklayarak edinilmiş mallara katılma rejimi nedeniyle doğan katılma alacağının belirlenerek, TMK'nun 240. maddesi uyarınca 4920 ada parsel no'lu bağımsız bölüm üzerinde mülkiyet hakkının tanınması, bağımsız bölümün vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiş, belirlenen değer üzerinde bakiye harcı 14.06.2013 tarihinde tamamlamış, yargılama sırasındaki açıklamalarında ise, 4920 ada parsel üzerindeki katılma alacağının nolu aile konutu üzerindeki 1/4 oranındaki miras payı mahsup edilmek suretiyle vekil edenine özgülenmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, tasfiyeye konu taşınmazın 2002 yılından önce edinildiğini, tasfiyeye konu mal varlığının miras bırakan tarafından edinildiğini, binanın yapılmasında murisin emekli maaşı ve ikramiyesinin kullanıldığını, murisin ölümüne kadar bina kiralarının davacı tarafından alındığını, ayrıca davacının Yalova Armutlu’da devre mülk edindiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne, davacının tespit edilen tasfiye alacağının özgüleme isteğine konu nolu bağımsız bölüm değerinden fazla olduğundan TMK'nun 240/1-3 maddesi gereğince 4920 ada parsel üzerindeki no'lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı G.. E.. adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 22.04.1957 tarihinde, müteveffa F.. E.. 15.11.2009 tarihinde ölmüştür. Başka seçimlik bir mal rejimi seçilmediğinden (4722 S.K.m.10) eşler arasında 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği ölüm tarihine kadar yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava konusu 4920 ada parsel 01.09.2005 tarihinde imar uygulaması sonunda müteveffa F.. E.. adına tescil edilmiş, öncesi 493 ada parsel olan 3920 ada parsel üzerinde kat irtifakı kurulması nedeniyle özgüleme isteğine konu nolu bağımsız bölüm 08.12.1993 tarihinde miras bırakan F.. E.. adına tescil edilmiştir.Dava; ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ve aile konutunun özgülenmesi isteğine ilişkindir. Mahkemece, dava konusu 4920 ada parsel üzerindeki 1. katın 2002 yılından sonra yapıldığı, 2. ve 3.katın natamam olduğu taşınmazın 1 ve 2 .katı üzerinden davacının katılma alacağının 82.733,06 TL olarak belirlendiği, özgülenme isteğine konu nolu bağımsız bölümün ölüm tarihi itibarı ile değerinin 68.000 TL olup katılma alacağı miktarının özgüleme isteğinde bulunulan taşınmaz değerinden yüksek olduğu belirlendiğinden nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yetersiz olduğu gibi ulaşılan sonuç da dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.Davacı vekili, dava dilekçesi ve yargılama aşamasında verdiği farklı açıklama dilekçelerinde oldukça karmaşık açıklama ve taleplerde bulunmuş, tasfiye ve özgülemeye konu parsellerin imar uygulaması nedeniyle yeni ada ve parsel numaraları alması ve ada numaralarının aynı olması nedeniyle hangi parselin tasfiye isteğine konu taşınmaz, hangi taşınmazın özgülemeye konu parsel olduğu karışıklığa yol açmış, karar gerekçesinde ada numaralarının kimi yerlerde farklı yazılması nedeniyle duraksamalara yol açtığı gibi taşınmazların tedavül kayıtları tam olarak istenilmediğinden edinme tarihleri de tam olarak belirlenememiştir.HMK'nun 26, 25, 31 ve 33. (HUMK.nun 74, 75 ve 76) maddeleri uyarınca olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme hakime aittir. O halde; mahkemece, davacı taraftan sorularak davanın ve özgüleme isteğine konu parsellerin hangi taşınmazlar olduğunun kuşkuya yol açmayacak şekilde belirlenmesi, söz konusu taşınmazların ilk tesis tarihinden itibaren tapu kayıtlarının eksiksiz istenilmesi ve hangi taşınmazın tasfiye konusu, hangi taşınmazın özgüleme isteğine konu parsel olduğunun açıklığa kavuşturulması ondan sonra uyuşmazlığın çözüme ulaştırılması gerekmektedir.Ayrıca; karar gerekçesinde 1.kat ve 2.katı üzerinde edinilmiş mallara katılma döneminde yapılan ilaveler nedeniyle tasfiye alacağı bulunduğu belirlenerek, özgüleme konusu taşınmazın da ölüm tarihi itibarı ile tespit edilen değeri üzerinden özgüleme talebi kabul edilmiştir. Katılma alacağı hesabında tasfiye tarihi, boşanma veya mal rejiminin sona erdiği tarih olmayıp tasfiyeye yönelik olarak açılmış bulunan davanın karar tarihidir (TMK.nun 232,235/1. m.). Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların tasfiye anındaki başka bir anlatımla, açılan davanın karar tarihine en yakın tarihteki değeri esas alınarak hesaplama yapılması gerekmektedir. Mahkemece özgülemeye esas olan taşınmazın miras bırakanın ölüm tarihi itibarı ile 68.000 TL olan değerinin esas alınmış olması da yukarıda açıklanan ilke ve esaslara uygun bulunmamaktadır. Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir; katılma alacağı bakımından; 1-Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır, 2-Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır, 3-Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır, 4-Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır, 5-Katılma alacağı, mirasbırakanın borcudur, 6-Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK'nun 641.maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar, 7-Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur. Bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte birleşmiş durumdadır, 8-Katılma alacağı alacaklısı miras payı oranında tereke borçlarından sorumludur, 9-Sağ eş katılma alacağını aldıktan sonra borca batık mirası (terekeyi) reddetme hakkı vardır, 10-Edinilmiş malların sürüm değerleri tasfiye anındaki yani karar tarihine en yakın tarihteki değerleri hesaplamaya esas alınır (TMK.m.235/1), bu sebeple davanın sürecine göre ölüm tarihi ile karar tarihi arasında uzun süre geçmiş olabilir (3-5 yıl, hatta daha fazla olabilir), 11-Sağ eşin aldığı katılma alacağı, ölenin evlilik süresince edindiği mallara katkısının bir karşılığıdır, 12-Mal rejiminin tasfiyesinde yetkili ve görevli mahkeme Aile Mahkemesidir, 13-Katılma alacağı oranı kanun gereği ½ (yarısı) olup, sabit bir oran olarak belirlenmiştir (TMK.236/1), 14-Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine konu mallar kural olarak edinilmiş mallardır. Miras (tereke) hakları bakımından ise; 1-Terekeden doğan hak şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkı olmayıp, miras hukukundan kaynaklanan bir ayni hak, yani bir ayni paylaşımdır. 2-Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludur. (TMK.m.641/1), 3-Terekenin tasfiyesine konu mallar murisin hem kişisel malları ve hem de edinilmiş mallarıdır. 4-Terekenin net miktarının (net terekenin) bulunması için öncelikle tasfiyede sağ kalan eşin katılma alacağının çıkarılması gerekmektedir. Böylece terekenin tasfiyesinden düşecek paydan önce, eş mal rejiminin tasfiyesinden düşecek paya sahip olacaktır. 5-Miras, miras bırakanın ölümü ile açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir (TMK.m.575), yani terekedeki tüm kişisel ve edinilmiş malların sürüm değeri ölüm anındaki (tarihindeki) durumuna göre saptanır, 6-Katılma alacağı alacaklısının miras hakkı, ölenin mirasçısı olması nedeniyle aldığı bir karşılıktır, 7- Terekenin tasfiyesi ile ilgili tüm davalarda yetkili ve görevli mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir (TMK.m.658), 8- Sağ eşin yasal miras payı birinci zümre ile 1/4, ikinci zümre ile 1/2, üçüncü zümre ile 3/4 ve hiç mirasçı kalmamış ise tamamıdır (TMK.m.499), yani miras payı açıklandığı gibi değişkendir, 9- Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası ret, mirastan çıkartma, mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağını mirasçılardan isteyebilir, mirastan feragat ve mirasın reddi, katılma alacağı bakımından feragat anlamına gelmez, 10-Terekenin (mirasın) paylaşımı için kanunda herhangi bir süre yer almamaktadır. TMK'nun 642. maddesine göre, mirasçılardan her biri, sözleşmeye veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir (TMK.m.639, istihkak davası için zamanaşımı söz konusudur). Belirtildiği gibi açıklanan farklılıklar nedeniyle katılma rejiminin tasfiyesi ile terekenin tasfiyesi birlikte yapılamaz. Farklı tasfiye kurallarına bağlı bulunan her iki hakkın aynı anda ve birlikte tasfiyesi halinde ileride beklenmeyecek ve kestirilemeyecek sorunlarla veya sonuçlarla karşılaşılması mümkün olabilir. Bu konuda isteğin olup olmaması da sonuca etkili değildir. Katılma alacağının, terekenin borcu olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Ancak bu alacak hakkı terekeden öncelikle ödenmesi gereken bir alacak hakkıdır. Davacı, terekeden alacaklı olduğu gibi, aynı zamanda az önce açıklanan TMK'nun 641. maddesi uyarınca da terekenin borçlusu durumundadır. Yani somut olayda, alacaklı ve borçlu sıfatı davacıda birleşmiş durumdadır. Tüm bunlar gözönünde bulundurulduğunda, katılma alacağı ile terekenin birlikte tasfiyeye tabi tutulmasının doğuracağı sakıncaların ve ortaya çıkabilecek çözümsüzlüklerin şimdiden kestirilmesi oldukça güçtür. Bu bakımdan istek olsun ya da olmasın sağ kalan davacı eşe ait miras payının katılma alacağından düşürülmesi; katılma alacağına hakim olan ilkeler ile miras hukukuna hakim olan ilkelere aykırı düşer. Şu halde öncelikle davacının katılma alacağının terekenin öncelikli borcu olarak terekeden ödenmesi, ondan sonra mirasçıların kalan net terekeyi aralarında miras payları oranında paylaşmaları gerekecektir. Davacının terekeye olan borcu ancak, terekenin tasfiyesi sırasında gözönünde bulundurulmalı ve terekeye olan borcu miras payından düşürüldükten sonra kalan miras payı varsa kendisine ödenmelidir. Öte yandan, mirasçıların birbirlerine karşı rücu davasını açarak alacaklarını tahsil etmeleri de mümkündür. Saptanan bu durum karşısında katılma alacağının tasfiyesi ile terekesinin tasfiyesinin birlikte yapılması olanağı görülmemektedir. Kabule göre de,davacı taşınmazın tamamına yönelik olarak istekte bulunmuş, yargılama sırasında ise talebini sınırlandırmıştır. Mahkemece, dava dilekçesinde gösterilen ve harcı yatırılmış değer üzerinden davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ayrıca da reddine karar verilen bölüm üzerinden davalı taraf lehine Avukatlık ücreti takdir ve tayini ile yargılama giderlerinin kabul ve ret durumuna göre oranlanması gerekirken bu hususların gözden kaçırılması da doğru olmamıştır.Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında Avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, HUMK.nun 388/4.(HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 1.162,00 TL peşin harcın istek halinde davalıya iadesine 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.