MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil....... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ..... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 27.06.2013 gün ve 90/224 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacı vekili, uyuşmazlık konusu 194 ve 200 parsel sayılı taşınmazlarda paylı şekilde malik olan "............." ın kim olduğunun bilinemediğini, böyle bir kimsenin bulunmadığını, TMK'nın 713/2. maddesi uyarınca sözü edilen malik bakımından tapuların hukuki kıymetlerini yitirdiğini açıklayarak, nizalı parsellerde "...............ın maliki bulunduğu payların iptali ile vekil edeninin mirasbırakanı.........'ın mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davacı yararına TMK'nun 713/2. maddesinde öngörülen kazanma koşulları gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 194 ve 200 parsel sayılı taşınmazlarda ........." adına kayıtlı 5/12 payların iptali ile bu payların ................ mirasçıları adına ....... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/1407-1340 ve 2008/1698-1597 ile ....... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2008/318-283 Esas ve Karar sayılı mirasçılık belgelerinde gösterilen şekilde mirasçıları adına miras payları oranında tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan; “… maliki tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan…” hukuki sebebine dayalı olarak TMK'nun 713/1–2. fıkraları gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.1- Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali, taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca tapu kütüğünde malik; sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir. Yargıtay'ın ve Dairemiz'in sapmaksızın devam eden uygulmaları bu yöndedir. Somut olaya gelince; dava konusu 194 ve 200 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tapu kaydı ve tapulama tutanaklarının incelenmesinde, 02.12.1937 tarih 11 ve 13 sıra numaralı, 12.03.1943 tarih 174 ve 176 sıra numaralı tapu kayıtlarının revizyonları sonucu 7/12 payı .........., 5/12 payı ise ............... adlarına 12.10.1968 tarihinde tespit edildiği ve itirazsız 04.04.1970 tarihinde kesinleşerek aynı tarihte tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır. Tapulama çalışmalarında dava konusu taşınmazların tespitine dayanak olan 12.03.1943 tarih 174 ve 176 tarihli tapuların edinme sütunlarında dava konusu taşınmazlarda 5/12 payın bedeli mukabilinde ......... ......'a satılmış olduğu satışı yapanın ise...... olarak belirtildiği görülmektedir.Hal böyle olunca; tapu kaydı, tedavül kayıtlar, tapulama tutanağındaki açıklamalara göre davalı kayıt maliki ........... tanınan ve bilinen kişi olup, maddede yazılı koşulların gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonunda yasal ve yerinde olmayan gerekçelerle kayıt maliklerinin bilinmeyen kişiler olduklarından hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda (1.) bendde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 11.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.