MAHKEMESİ : Ankara Batı İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/08/2013NUMARASI : 2012/280-2013/575Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARARŞikayetçi vekili İcra Mahkemesi'ne başvurusunda, borçlu Şirketin maliki olduğu ve maden sahası olan 969 sayılı parselde kayıtlı gayrimenkul üzerine haciz konulduğunu, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesi gereğince gayrimenkul üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiş; Mahkemece, yaptırılan keşif ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, dava konusu taşınmazın maden sınırları içerisinde kalması ve maden vasfında olması nedeniyle ruhsatın ve işletme izinlerinin devam ettiği gerekçesiyle şikayetin kabulüne ve gayrimenkul üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiş; karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.3213 sayılı Maden Kanunu'nun 40. maddesinde “Madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları madenin çıkarılması, temizlenmesi, izalesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz veya ihtiyati tedbir konulamaz. Ancak işletme hakkı ile bir bütün teşkil eden 1'inci fıkrada yazılı tesis, vasıta, alet ve malzemenin tamamı veya çıkarılmış cevherlerle bu cevherlerin bakiyeleri ve cürufu üzerine haciz ve ihtiyati tedbir konulabilir. Üçüncü şahsın rehin hakları saklıdır. Bir madenin tamamının icra yolu ile satışı 43'üncü maddede yazılı usule tabidir.” hükmü yer almakta olup maden sahasının bulunduğu taşınmazların haczedilemeyeceğine ilişkin bir düzenleme içermemektedir. Bu durumda, taşınmaz haczedilmezlik kapsamında değerlendirilemeyeceğinden şikayetin reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 19.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.