MAHKEMESİ : İzmir 3. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 06/06/2013NUMARASI : 2013/178-2013/373Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Davacı üçüncü kişi vekili, İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/2723 sayılı Takip dosyasında yapılan 19.03.2013 günlü hacze konu cihazın davacı üçüncü kişiye ait olduğunu, borçlunun son üç ay boyunca fiilen iş yerine gelmediğini ve bu sırada hakkında danışıklı takip başlatılmasını sağlayarak davacıya ait cihazı haciz yolu ile almaya çalıştığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı alacaklı vekili, istihkak iddiasının yasal süresi içinde ileri sürülmediğini ve sunulan faturanın da mülkiyeti kanıtlamaya elverişli kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlu, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre: dava konusu haczin, üçüncü kişi ve borçluya ait adi ortaklık işletmesinde yapıldığı, burasının 06.02.2102’den beri anılan ortaklık adına kayıtlı olduğu, burada 07.05.2013’ten itibaren üçüncü kişinin tek başına faaliyet göstereceğinin Vergi Dairesi’ne bildirildiği, bu koşullarda İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, ispat yükü altında olan üçüncü kişinin sunduğu faturada haciz adresinin gösterildiği, cihazın türüne bakıldığında ortaklık adına alındığının kabulü gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.Davacı üçüncü kişi, hacizli eşyanın kendisine ait olduğunu, takip alacaklısı ve borçlu arasında danışıklı icra takibi yapıldığını iddia etmektedir. Hacizli makinenin adi ortaklığa ait işletmede kullanılan tek makine olduğu tarafların kabulündedir. Bu durumda üçüncü kişinin sunduğu faturanın mahcuza uyduğu düşünülse bile; ortaklığın faaliyetine özgülenen makinenin ortakların şahsi malı olduğunu kabul etmek mümkün olmayacaktır. Burada üzerinde durulması gereken şey öncelikle, alacaklı ve borçlu arasındaki takibin danışıklı olup olmadığını belirlemek, muvazaa söz konusu değilse bu kez takibin ortağın şahsi borcundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespit etmek olmalıdır. Bunun için de tarafların ticari kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir. Takip muvazaalı ise ortada borç bulunmadığı için, borç ortağın şahsi borcundan kaynaklı ise bu kez "ortağın şahsi borcu nedeni ile ortaklık malvarlığının haczedilemeyeceği" kuralı gereğince davanın kabulü gerekir (818 sayılı BK’nun 534, 6098 sayılı TBK’nun 638. maddesi). Belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde hüküm kurulması hatalı olmuştur.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 19.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.