MAHKEMESİ : Beykoz 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 19/03/2013NUMARASI : 2010/347-2013/107S.. K.. ile M.. T.. ve F.. T.. aralarındaki zilyetliğin korunması davasının reddine dair Beykoz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 19.03.2013 gün ve 347/107 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, vekil edeninin, dava konusu tapusuz taşınmazı yıllardır zilyetliğinde bulundurmakta olup bu taşınmaz üzerinde davacının evi ve bahçesi olduğunu, son zamanlarda davalıların evlerine gidip gelmek için davacıya ait bahçeyi kullanmak ve devamlı gelip geçmek suretiyle davacının taşınmazını kullanmasına müdahale ettiklerini ileri sürerek davacının zilyetliğinin korunmasına, davalılarca yapılan tecavüzün ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Mahkemece, dava konusu yerin devlet ormanında kaldığı ve kuzeyinde yüksek gerilim hattına giden yol olduğu, dolayısıyla bu yolun önceden de kullanıldığı, bu evler olmadan da buranın yol olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Her ne kadar Mahkemece yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki; Davanın, 4721 sayılı TMK'nun 984. maddesinde öngörülen 2 ay ve 1 yıllık hak düşürücü süreler içinde açılıp açılmadığı konusunda Mahkemece araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Bu husus bozma nedenidir. Bundan ayrı, keşifte dinlenen tanık beyanları, bilirkişi raporu, toplanan deliller gerçek sonuca ulaşmak bakımından duraksama yaratmaktadır. Dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi, yol veya bahçe vasıflarından birini taşıyıp taşımadığının araştırılması kapsamında ziraat mühendisi bilirkişiden gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınması; keşifte dinlenen tanıkların beyanları arasında çelişki bulunduğu görüldüğünden çelişkinin giderilmeye çalışılması gerektiği halde Mahkeme açıklanan hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi doğru değildir. O halde Mahkemece yapılacak iş; yeniden yapılacak keşifte tanıkların HMK'nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılması, aynı Kanun'un 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle tanıkların mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmesi, dava konusu taşınmaz üzerinde zilyetliğin kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK'nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, ziraat mühendisi bilirkişiden Yargıtay denetime uygun gerekçeli rapor temin edilmesi, davanın yasada öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, 13.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.