MAHKEMESİ : Ankara 16. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/03/2013NUMARASI : 2012/325-2013/190JSC S. W. F. S. ile T.. T.. aralarındaki istihkak ve şikayet davasının kısmen reddine ve kısmen konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair Ankara 16. İcra Hukuk Mahkemesi'nden verilen 28.03.2/013 gün ve 325/190 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.01.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Av. A. G.G. ve Av. A.. G.. ve karşı taraftan davalı vekili Av. M.G. ve Av. Y.C. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı üçüncü kişi vekili, Ankara 17. İcra Müdürlüğü’nün 2009/12014 sayılı Takip dosyasında alınan 26.03.2012 tarihli karar ile davacı adına kayıtlı 222.148.406 adet Ş. T.A.Ş. hissesinin haczinin kararlaştırıldığını, yazılan talimat uyarınca İstanbul 17. İcra Müdürlüğü’nün 2010/3312 sayılı talimat dosyasında fiili olarak 13.728.398 adet hisse senedinin haczedildiğini, icra dosyasına sundukları dilekçe ile 7 günlük yasal hak düşürücü süre içinde istihkak iddiasında bulunduklarını, takibin devamı kararı alındığını, hacze konu hisse senetlerinin borçlu ile ilgisinin bulunmadığını, bu hisselerin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca verdiği izinle devralındığını, davacı fonun Kazakistan Maliye Bakanlığı’ndan ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğunu, borçlunun takibe konu borç ile ilgili menfi tespit davası açtığını ve sonucunun beklenmesi gerektiğini, alacaklının hisselerin davacıya ait olduğunu bilerek haczin yapılmasını sağladığını belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, aynı Mahkeme’de aynı hacze yönelik aşkın haciz iddiası ile yaptıkları şikâyet başvurusu da eldeki istihkak davası ile birleştirilerek yargılamaya istihkak davası üzerinden devam edilmiştir.Davalı alacaklı vekili, Ş.T.A.Ş.’nde bulunan B.T.A Securities JSC’nin sahip olduğu %33.98’lik payın üçüncü kişi fona devredildiğini, ancak davacının Kazakistan Devleti’ne ait bir kurum olduğunu, takip borçlusunun Kazakistan Maliye Bakanlığı olması nedeni ile malvarlığının haczedilebileceğini, istihkak iddiasının kötü niyetli olarak ileri sürüldüğünü belirterek davanın ve şikâyetin reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece toplanan delillere göre: Dosya içerisine getirtilen yazı cevabı içeriğinden; S.K. D. V. Fonu’nun kurucusunun Kazakistan Cumhuriyeti hükümeti olduğu, Hükümet adına Kazakistan Maliye Bakanlığı ile Devlet Mülkiyeti ve Özelleştirmeler Komitesi’nin yetkili bulunduğu, şirketin tek hissedarının Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti olup, Ulusal Yönetim Holdingi statüsünde bulunduğu, şirketin tek hissedarınınkinden ayrı bir mal varlığının bulunduğu, Devletin, Şirketin yükümlülüklerinden dolayı sorumluluk taşımadığı hususlarının bildirildiği, ancak fonun asıl görevinin Devletin çıkarlarını gözetmek olduğu ve fon hisselerinin istisnasız Devletin mülkiyetinde bulunduğu, başkasına devredilemeyeceği, Fonun ayrı bir tüzel kişilik ve varlık olduğu iddiasının maddi gerçeklere uymadığı, bu nedenlerle istihkak davasının reddi gerektiği, takibin taliki kararı verildiğinden tazminata ilişkin koşulların gerçekleştiği, davacı adına kayıtlı nakde çevrilen hisse senetlerinin nakit tutarı düşüldükten sonra kalan bakiyenin geciken miktar olması nedeni ile tazminat hesabında dikkate alınması gerektiği, davanın açıldığı tarihte alacak miktarı kadar BTA S. JSC’ye ait Şekerbank hisseleri üzerinde ve aynı zamanda yine alacak miktarı kadar davacıya ait Şekerbank hisseleri üzerinde haciz bulunduğu, aşkın haciz durumu söz konusu olduğu halde, 13.04.2012’de BTA S.JSC’ye ait hisseler üzerindeki haczin ortadan kalkması nedeni ile şikâyetin konusuz kaldığı gerekçesi ile istihkak davasının reddine, şikâyet başvurusunun konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Dava, üçüncü kişi tarafından İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açılan “istihkak” davası niteliğindedir. Bu dava dosyası ile aşkın haciz iddiasına yönelik şikâyet başvurusu birleştirilerek yargılamaya istihkak davası üzerinden devam edilmiştir.Üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında takip alacaklısı yasal hasım olmakla birlikte, takip borçlusunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirli ise ve duruşmalara dâhil edilmesi işin esasına etki etmeyecekse davada taraf olarak gösterilmesi gerekli değildir. Yargıtay’ın ve Dairemizin istikrar kazanan uygulaması da bu yöndedir. Somut olaya gelince, takip borçlusu istihkak davasında taraf olarak gösterilmemiş, hacizle ilgili İİK’nun 103. maddesindeki bildirimin yapılması kararlaştırılmış ancak buna yönelik tebligat parçasına da icra takip dosyası arasında rastlanmamıştır.Diğer yandan eldeki takip dosyası evrakı içinde üçüncü kişinin istihkak iddiası ile ilgili yasal prosedürün uygulanıp uygulanmadığı anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla borçlunun istihkak iddiasına karşı tutumu belirlenememekte ve denetlenememektedir. Bu koşullarda yapılması gereken iş, İcra Müdürlüğü’nden İİK’nun 96/2. maddesindeki prosedürün uygulanıp uygulanmadığını ve borçlunun istihkak iddiasına itiraz edip etmediğini araştırmak olmalıdır. Borçlu istihkak iddiasından haberdar edilmemiş ya da edilip de karşı çıkmışsa bu kez davaya dâhil edilerek öncelikle taraf teşkilinin sağlanarak, kendisine davayı takip ederek delillerini sunma, 6100 sayılı HMK’nun 321, maddesine uygun biçimde davaya ilişkin son diyeceklerini de bildirme olanağının tanınması gerekir.Bu durum Anayasa’nın 36. maddesi ile teminat altına alınan ve 18.05.1954 tarihinde ana metnini imzalayıp, 25.09.1989 tarih, 89/14563 sayılı kararnameyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlayıcı yetkisini tanıyan Ülkemizde de kazanmış bulunan AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.Diğer yandan, aşkın haciz iddiası ile açılan şikayet başvurusu ile istihkak davasının birleştirilmesi isabetli olmayıp aynı dosya üzerinden yargılamaya devam edilmemesi gerekir. Bunların yanı sıra dosya arasındaki bilgi ve belgelerden takip borçlusunun istihkak davasının doğrudan şartlarına etki edecek mahiyette menfi tespit davası açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece bu dava dosyasının getirtilip incelenmesi, dava konusu takip dosyasına ilişkinse ve borcun bulunmadığı kesin hükümle saptanırsa istihkak davası konusuz kalacağından, sonucunun bekletici mesele yapılması gerekir.Belirtilen tüm bu hususlar dikkate alınmadan yazılı biçimde karar verilmesi isabetli değildir.2- Bozma neden ve şekline göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekli görülmemiştir. Davacı üçüncü kişi vekilinin yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halindea temyiz eden davacıya iadesine, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.