Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1242 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15769 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Tarsus İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/06/2013NUMARASI : 2013/159-2013/221A. K. Limited Şirketi ile A. F. A.Ş. aralarındaki istihkak davasının reddine dair Tarsus İcra Hukuk Mahkemesi'nden verilen 04.06.2013 gün ve 159/221 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak davalı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.01.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat H. Ö.geldi. Karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı üçüncü kişi vekili, İstanbul 11. İcra Müdürlüğü’nün 2008/23022 ve 2008/22593 sayılı Takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Tarsus 1. İcra Müdürlüğü’nün 2008/1102 ve 2008/1103 sayılı Talimat dosyalarında yapılan 20.10.2008 günlü hacizlere konu menkullerin davacı üçüncü kişi Şirkete ait olduğunu, haciz adresinin ve mahcuzların borçlu ile ilgisinin bulunmadığını, davacının 1992 yılından beri faaliyet gösteren köklü bir Şirket olduğunu, mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğunu, alacaklının ispat yükü altında olduğunu belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesi istemi ile iki ayrı dava açmış, Mahkemece birleştirme kararı verilerek yargılamaya 2013/159 Esas sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir. Davalı alacaklı vekili, dava konusu haczin borçlunun adresinde yapıldığını, bu sırada borçluya ait belgelerin bulunduğunu, davacı ve borçlu şirket ortakları arasında yakın akrabalık bağı bulunduğunu, diğer yandan davacı Şirketin 29.08.2008’e kadar borçlunun ortağı olduğunu, aynı telefon numaralarını kullandıklarını, hacizde mahcuzlara ilişkin faturalar sunulamadığını, istihkak iddiasının alacaklıdan mal kaçırmak için danışıklı olarak ileri sürüldüğünü belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı borçlular, usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadıkları gibi cevap da vermemişlerdir. Mahkemece davanın ve birleşen davanın kabulüne yönelik verilen ilk hüküm, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Mahkemece uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre: dava konusu hacizlerin davacı üçüncü kişi Şirket ortağının huzurunda yapıldığı, ancak bu sırada borçluya ait belgelerin ele geçtiği, ayrıca iş yeri girişinde borçluya ait levhanın asılı bulunduğu, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, davacının sunduğu faturalardaki eşyaların ayırt edici özellikleri yazmadığından mahcuzlarla karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, karinenin aksinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili ve davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1.Dava, üçüncü kişinin İİK’nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.Temyiz aşamasında İstanbul 20. icra Hukuk Mahkemesi’ne ait 19.06.2013 gün, 2013/451–518 ve aynı gün, 2013/450–588 sayılı kararları sunularak her iki takip dosyası için de İİK’nun 33/a maddesi uyarınca icranın geri bırakılması kararı verildiği ileri sürülmüştür.Hükümden sonra ortaya çıkan bu yeni durum doğrudan istihkak davasının şartlarına etki edeceğinden, değerlendirilerek, ilgili karar örneklerinin onaylı birer örneğinin, gerekirse dava dosyalarının getirtilerek incelenmesi, her iki takip dosyası için de icranın geri bırakılması kararı verildiği kesin olarak saptanırsa bu kez bununla ilgili davalı alacaklının, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra, zamanaşımının vaki olmadığını ispat için 7 gün içinde genel mahkemelerde dava açıp açmadığının araştırılması gerekir. Böyle bir dava açılmamışsa istihkak davasının dava şartı yokluğundan reddi, varsa sonucunun bu davada bekletici mesele yapılması gerekir. Belirtilen nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.2.Bozma neden ve şekline göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesi gerekli görülmemiştir.Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadelerine, 28.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.