Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11767 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19308 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İzmir 10. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/11/2012NUMARASI : 2011/460-2012/475M.. Y.. ve M.. Y.. ve müşterekleri aralarındaki Mirastan feragat sözleşmesinin iptali ve tenkis davasının reddine dair İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 29.11.2012 gün ve 460/475 sayılı hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de, duruşma isteği değerden ret olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili dava dilekçesinde; 1997 yılında davacı vekil edeni 25 yaşında iken o tarihteki kız arkadaşıyla evlenmek istediğini, ancak muris D.. ve davalı M..’ın bu evliliğe şiddetle karşı çıktıklarını, ebeveynlerin tepkisinin yüksek olduğunu, evlenmesi durumunda davacıyı evlatlıktan reddedecekleri ve görüşmeyecekleri yönünde tehdit ettiklerini, eğer evlenecekse davacıdan miraslarından feragat etmesini istediklerini, ailesinin baskısı karşısında çaresiz kalan anne ve babasını kaybetmek istemeyen davacı bu zaruret karşısında babası tarafından hazırlatılan İzmir 12. Noterliği'nin 27 Temmuz 1997 tarih ve yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesini imzaladığını, vekil edeni anılan sözleşme ile anne ve babasının mirasından o zamanki para ile 100.000.000 TL bu günkü para ile 100,00 TL bedelle feragat ettiğini, miras bırakanlarının bir çok taşınır, taşınmaz ve nakitten oluşan terekesi bulunduğunu, ortada gerçek bir feragat ve bedel olmadığı için noter masrafının düşük tutulması nedeniyle feragat bedelinin 100,00 TL olarak belirtildiğini, sözleşmede yazılı bu bedeli dahi almadığını, daha sonra vekil edeninin kız arkadaşından ayrıldığını, babasıyla defalarca görüştüğünü, feragat sözleşmesinden caydığını açıkladığını, babasının da sözleşmeyi yırttığını ve iptal ettiğini, davacının mirasından hak sahibi olduğunu açıkça beyan ettiğini açıklayarak sözleşmenin hata, hile, ikrar, gabin nedeniyle geçersiz olduğunu, kanuna ve ahlaka aykırı bulunduğunu, kanuni şekil ve şartlara sahip olmadığını açıklayarak BK’nun 20 ve devamı maddeleri uyarınca yevmiye numaralı ve 27 Temmuz 1997 tarihli mirastan feragat sözleşmesinin iptaline bu istek yerinde görülmediği taktirde TMK’nun 506 ve devamı maddelerine göre tenkise veya feragat karşılığı olarak alınan 100 TL’nin geri verilerek davacının miras paylaşımına katılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili, 26.10.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde yapılan sözleşmenin geçerli olduğunu, hak düşürücü sürenin olayda gerçekleştiğini, BK’nun 21.maddesi uyarınca sözleşmenin 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, dilekçede ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığını, tenkis taleplerinin de yerinde bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, mirastan feragat edene karşı diğer mirasçılar tarafından açılmış bir tenkis davasının bulunması, bunun için de öncelikle mirastan feragat edene mirasbırakan tarafından sağlığında bir mal veya değerin verilmesinin gerekli olduğu açılan davada böyle bir durumun söz konusu olmadığı, mirastan feragat eden davacının sözleşmede belirtilen miktarı geri vererek paylaşıma katılmasının da olanaklı görülmediği gerekçe gösterilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, TBK’nun 27.maddesi uyarınca kesin hükümsüzlük ve yine TBK’nun 30 ve devamı maddelerinde yer alan irade bozukluklarına dayalı olarak açılan mirastan feragat sözleşmesinin iptaline, olmadığı taktirde TMK’nun 506 ve devamı maddelerine göre tenkise veya feragat karşılığı olarak alınan 100 TL’nin geri verilerek miras paylaşımına katılmaya karar verilmesine ilişkindir.Mahkemece, sadece TBK’nun 30 ve devamı maddelerinde yer alan hukuki sebepler yönünden değerlendirme yapılarak TBK’nun 39.maddesinde yer alan 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TBK’nun 27.maddesinde yer alan kesin hükümsüzlük bakımından herhangi bir araştırma ve incelemenin yapılmadığı belirlenmiştir. Eski BK’nun 20.maddesinde yer alan “ akdin mevzuunun gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) mugayir olması” durumlarına ilişkin herhangi bir incelemenin yapılmadığı saptanmıştır. 6098 sayılı TBK’nun 27.maddesine göre kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez, ancak bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılamayacağı açıkça anlaşılırsa sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur, denilmektedir. O halde mahkemece eski BK’nun 20 ve yeni TBK’nun 27.maddelerinin kapsamları göz önünde bulundurularak ve bu maddede yer alan hükmün herhangi bir hak düşürücü süreye tabi olmadığı gözetilerek, her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu göz önünde bulundurularak iddia ve savunma doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması ondan sonra uyuşmazlık hakkında olumlu ve olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 06.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.