Eyüp ve müşterekleri ile Ahmet ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Akdağmadeni Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 31.05.2005 gün ve 265/236 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan Ömer tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacılar vekili, miras yoluyla intikal nedeniyle 165 ada 48, 160 ada 15, 135 ada 16, 117 ada 3 ve 115 ada 30 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptaliyle veraset ilamında belirtilen oranlar dahilinde vekil edenleri ile davalılar adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılardan Ömer ve Mehmet, dava konusu taşınmazların kendilerine babalarından intikal ettiğini, murislerinin yaptıkları taksim nedeniyle davacıların taşınmazlarda haklarının olmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuşlar, diğer davalılar ise davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, kök miras bırakandan murisden kalan taşınmazların taksimine dair herhangi bir delil ibraz edilmediği, tanıklarında kesin olarak taksimin yapıldığını bilmedikleri gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilâmındaki hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan Ömer tarafından temyiz edilmiştir. Getirtilen tapu kayıtlarına göre dava konusu 109 ada 69 parsel davalılardan Mehmet adına kayıtlıdır. İncelemenin diğer parseller yönünden yapılması gerekir. Dava konusu diğer taşınmazların ise kök miras bırakan Mehmet'in oğlu Ahmet mirasçıları adına tespit ve tescil edildiği, davalı olarak gösterilen Mehmet kızı Hatice mirasçılarının tapu kayıtlarında malik olarak yer almadıkları görülmüştür. Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Davacılar vekili taşınmazların ortak miras bırakan Mehmet'ten geldiğini murisin ölümünden sonra terekesinin taksim edilmediğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptalini ve veraset ilâmındaki paylar dahilinde vekil edenleriyle davalılar adına tapuya tescilini istemiş, davaya cevap veren bir kısım davalılar ise taşınmazların taksimen babalarına isabet ettiğini, ondan da kendilerine intikal ettiğini bildirerek davanın reddini savunmuşlardır. Elbirliği mülkiyetinde, mirasçılar arasında görülen davalarda, miras payının iptaline ilişkin dava açmaları mümkün olmasına rağmen, mirasçılardan birinin dava ve isteği olmayan diğer mirasçılar adına tapuya tescil istemesi olanaklı değildir. Temyiz incelemesine konu taşınmazların tarafların 1912 tarihinde ölen kök miras bırakanı Mehmet'ten kaldığı uyuşmazlık konusu olmadığı gibi, bu yön mahkemenin de kabulündedir. Uyuşmazlık, Mehmet terekesinin geçerli bir biçimde taksim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. TMK.nun 599. maddesine göre kural terekenin doğrudan mirasçılara intikal etmesi olduğuna göre aynı Yasanın 6. maddesi uyarınca taksimin varlığını kanıtlama yükümlülüğü davalılara düşmektedir. Dinlenen davacı tanıklarından Ahmet yaşı itibariyle kök murise ait bilgisinin olmadığını, taşınmazların davalılara babaları Mikail'den kaldığını, diğer davacı tanığı Nuri'de taşınmazların davacıların dedeleri Mehmet'ten kaldığını, taksim hususunda bilgisinin olmadığını, ancak 117 ada 3 ve 165 ada 48 parselleri davacıların kullandığını söylemiştir. Süreklilik kazanan yargısal uygulamalara göre geçerli bir taksimin varlığından söz edilebilmesi için taksimin hangi tarihte yapıldığının, taksime mirasçıların tümünün yada temsilcilerinin katılıp katılmadıklarının, her bir mirascıya hangi mevkinden taşınmaz mal verildiğinin, taşınmaz mal verilmeyen mirasçının ne şekilde razı edildiğinin kanıtlanması gerekir. Dinlenen davacı tanıklarının yaşları itibarı ile taksim konusunda bilgiye sahip bulunmaları mümkün olmadığı gibi davalı Ömer tarafından dosyaya sunulan 01.10.2004 tarihli dilekçede davacılar adına tescil edildiği bildirilen taşınmazlara ait kadastro tutanakları ve tapu kayıtları getirtildiği halde keşifte tanıklardan sorulmak suretiyle davalı iddiasının doğruluğu da araştırılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde davada kanıtlama yükümlülüğünün davalı tarafa düştüğü göz önünde tutularak taksim konusu ile ilgili olarak davalıdan yaşlı tanık göstermesi istenmeli, önceden dinlenen tanıklarla gösterilecek tanıklar ve mahalli bilirkişi hazır edilmek suretiyle yerinde yeniden keşif yapılarak Mehmet'in ölümünden sonra terekesinin mirasçıları arasında taksim edilip edilmediği, edilmişse tarihi, tüm mirasçıların yada temsilcilerinin taksime katılıp katılmadıkları, her bir mirasçıya hangi yerlerin verildiği, taşınmaz verilmeyen mirasçının ne şekilde razı edildiği, davalıların zilyetliklerine davacıların sessiz kalma nedenleri somut olaylara dayalı olarak bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı sorulmalı , bilirkişi ve tanık sözleri arasında aykırılık doğduğunda giderilmeli, davalı tarafından bildirilen taşınmazlara ait tutanaklarla mirasçılara verilen başka taşınmazların bildirilmesi halinde onlarında tutanakları getirtilerek, mahalli bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu denetlenmeli, bunun yanısıra uzun süre kullanımın mirasçılar arasında rizai taksimin varlığına karine teşkil edip etmediği hususu değerlendirilmelidir. Mahkemenin kabul şekline göre de HUMK.nun 389. maddesi hükmüne göre "verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve hakların şüphe ve tereddüdü mucip olmayacak surette gayet sarih ve açık yazılması" gerektiğine göre infazda güçlük doğuracak şekilde taşınmazların davacıların mı, yoksa tüm mirasçıların mı hisseleri oranında tapuya tesciline karar verildiğinin hüküm fıkrasından anlaşılamaması nedeniyle mahkemece yazılı olduğu şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Davalılardan Ömer'in temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve 232,20 YTL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 23.02.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.