Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1144 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 163 - Esas Yıl 2008





Mehmet ile Aysel ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Çubuk Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 03.10.2007 gün ve 150/403 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekilleri tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, 1958 parsel iken imar sonunda 468 ada 2, 3 ve 4 parsel numarası alan taşınmazların vekil edeninin annesi Hanım ile başlayan zilyetliğin vekil edenine devirle dava tarihine kadar devam ettiğini, kayıt maliki Durali'nin 1958'de öldüğünü, TMK'nın 713. maddesi gereğince tapunun hukuki değerini yitirdiğini açıklayarak davalılara ait tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, taşınmazların vekil edenlerinin zilyetliğinde olduğunu, davacı ve annesi Hanım'ın akraba olmaları sebebiyle kullanmalarına izin verdiklerini ve icar almadıklarını, icar yerine Hanım'ın tarlalarından yer kullandıklarını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, imar uygulaması sonunda 468 ada 4 parselin dava dışı üçüncü kişi adına kayıtlı olması sebebiyle husumetten, 468 ada 2 ve 3 parsellerin ise imar uygulamasının yapıldığı 2002 yılında zilyetliğin kesildiği, davacının iddiasının sübut bulmadığı gerekçesi ile esastan reddine karar verilmesi üzerine hüküm 468 ada 2 ve 3 parseller yönünden davacı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Tapulama çalışmalarında 1958 parsel, belgesizden zilyetlik sebebiyle 1/12 payı Veli oğlu Durali, 10/12 payı Hasan kızı Hanım ve 1112 payı Satılmış oğlu Hasan adlarına tespit edilmiş, tutanak 24.01.1952 tarihinde kesinleşmiştir. Tapudaki satışlar sonunda Durali'nin payı dışındaki 11/12 pay davacı Mehmet adına kaydedilmiş ve 29.11.2002 tarihinde imar uygulaması sonunda 465, 467, 468 ve 469 adalarda birçok parsellere ifraz görmüştür. Bunlardan dava konusu edilen 468 ada 2 ve 3 parseller Veli oğlu Durali adına iken 03.12.2004 tarihinde tapuda davalılar adlarına intikal ettirilmiştir. 468 ada 4 parsel ise davacı Mehmet adına iken 04.04.2005 tarihinde dava dışı Melih'e satılmıştır. Dava, TMK'nın 713/2. maddesinde yazılı ölüm sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, bu yeri vekil edeninin annesi Hanım'dan devraldığını ve dava tarihine kadar 20 yılı aşkın vekil edeninin zilyetliğinde olduğunu açıklayarak TMK'nın 713/2. maddesi uyannca iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Tutanaklardaki açıklamalar ve dinlenen tanık beyanlarına göre taşınmazlar tarafların ortak miras bırakanları Hasan'dan intikal etmiştir. Kural olarak mirasçılar arasında kazandırıcı zamanaşımı hükümleri uygulanmaz. Mirasçılardan birinin taşınmaz üzerindeki zilyetliği tüm mirasçılar adına sürdürdüğü kabul edilir. Ancak paylı mülkiyette durum farklıdır. Paylı mülkiyette paydaşlar birbirlerine karşı üçüncü kişi durumundadırlar. Tek kişi mülkiyetinde olduğu gibi paylı mülkiyette, koşullan oluştuğu takdirde bir payın olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile kazanılması mümkündür. Paydaşlar arasında kazanma yasağı bulunmamaktadır. Olayımızda kadastro tespitinden önce mirasçılar arasında taksim yapıldığından söz edilerek paylı olarak tespit ve tescil yapılmıştır. Paylı mülkiyet şeklinde tasarruf ve kazanılan bir yer bakımından mirasçılar artık birbirlerine karşı üçüncü kişi durumunu aldıklarına göre TMK'nın 713/2. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde davacının diğer mirasçılara ait payları kazanma imkanı bulunmaktadır. Diğer yandan, kayıt malikinin mirasçılarından devralındığı tarihten, intikal tarihlerine kadar dava konusu taşınmazların davacı tarafından 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edilmiş olduğu ispatlandığı takdirde dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının TMK'nın 713/2. maddesi hükmü uyarınca hukuki değerini yitirmesi imkanı vardır. İşlemeye başlayan zilyetliğin devamı sırasında imar mevzuatı uyarınca yapılan çalışmaların kazanmayı sağlayan zilyetliğe bir etkisi de bulunmamaktadır. İmar uygulaması dava konusu taşınmazların ada ve parsel numaraları ile krokilerinde değişiklikler meydana getirmekte olup, bu durum hükmün infazında önem arzetmektedir. Dairemizin uygulamalarına göre imar mevzuatı uyarınca yapılan çalışmalar, işleyen kazanmayı sağlayan süreyi kesen veya sonlandıran bir sebep değildir. Bu nedenle mahkemenin yazılı red gerekçesi yerinde bulunmamaktadır. Ancak, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının beyanları arasında çelişkiler bulunmaktadır. Yerel bilirkişi, taşınmazları Hanım ve oğlu davacı Mehmet'in kiraya vererek kullandığını, Durali mirasçılarının ekip biçtikleri başka tarlaları olduğunu, bir kısım taraf tanıklan, taşınmazların Mustafa'ya ait iken hacca giderken oğlu davacı Mehmet'e satıp devrettiğini, Durali mirasçılarına bu taşınmazlardaki pay karşılığı başka yerden tarla verildiğini, bir kısım tanıklar, davacı Mehmet'in zilyet olduğunu ancak Durali payı sebebiyle eşi Satıa'ya ölümüne dek icar ödediğini, bir kısım tanıklar ise, davacı Mehmet'in babasından satın aldığını ve kiraya vererek tasarruf ettiğini, babası Mustafa'nın ise Duraii mirasçılarından Satılmış'ın düğünü sırasında para ile satın aldığını, Durali mirasçılarının hak iddia etmediklerini ve davacının icar da ödemediğini ifade etmişlerdir. Görüldüğü gibi beyanlar arasında birçok farklılıklar bulunmakta olup, kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusu tam aydınlanmış değildir. Bu nedenle, mahkemece evvelce dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının usulüne uygun şekilde hazır ettirilerek taşınmaz başında yeniden dinlenmeleri, taşınmazlardaki malik sıfatı ile zilyetliğin kimde olduğu, başlangıcı, sebebi, süresi ve bu kullanım nedeniyle herhangi birine para veya mahsul verilip verilmediği hususlarında ayrıntılı ifadelerine başvurulması, ifadeler arasındaki çelişkilerin usulüne uygun şekilde giderilmeye çalışılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekillerinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile eksik incelemeye dayalı hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 03.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.