Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1117 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 4465 - Esas Yıl 2010





A....... E..... ile Hazine aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Domaniç Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 23.06.2010 gün ve 258/101 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı A....... E....., kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle 101 ada 280 parsel sayılı taşınmazdan kesilerek yol olarak tespit dışı bırakılan taşınmazın yol kaydının iptaliyle 101 ada 280 parsele ilave yoluyla kendi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili , davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle 04.06.2010 tarihli teknik bilirkişi krokisinde A harfiyle gösterilen 161,04 m2'lik kısmın davacı A....... E..... adına 101 adanın son parsel numarasından sonra bir parsel numarası verilmek suretiyle tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterilen taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince tescili isteğine ilişkindir. Yargıtayın kararlılık kazanan uygulamalarına göre; tespit dışı bırakılan bir yerin, Türk Medeni Kanununun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre, tapuda tescil edilebilmesi için, tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Kural bu olmakla beraber Daire uygulaması gereğince, tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren makul süre içerisinde açılan davalarda, tespit dışı bırakılma tarihinden önceki zilyetliğin kazanma bakımından nazara alınacağı kabul edilmiştir. Somut olayda; davacının sonradan satın alarak maliki olduğu ancak evvelinde davacının babasının adına tespit ve tescil edilen 101 ada 280 parsel, 12.04.2006 tarihinde tespit görmüştür. Dava konusu taşınmaz bölümüne ilişkin eldeki temyiz incelemesine konu dava ise, 29.12.2009 tarihinde açılmıştır. Dairenin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre makul süre geçtikten sonra davanın açıldığı belirlenmiştir. Bu nedenle kadastro tespitlerinin yapılmasıyla kesilen kadastrodan önceki zilyelik süresi kadastro tespitinden itiaren başlayacak yeni süreye eklenmez. Kadastro çalışmalarının yapılmasından 3 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra açılan bu davanın makul süre içinde açıldığından söz edilemez. Dava, makul sürede açılmadığına ve dava konusu taşınmazın yol olarak tespit gördüğü tarihten dava tarihine kadar 20 yıl geçmediğine, bu nedenlerle, davacı yararına zilyetlikle kazanma koşulları oluşmadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.