Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1108 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 27496 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve TescilTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARARDavacı vekili, vekil edeni şirketin davaya konu 12 parselde 95/96 hisse sahibi olduğunu, taşınmazın 1/96 hissesinin ise kim olduğu bilinmeyen.... kızı.... adına kayıtlı bulunduğunu, taşınmazı, önceki malikler ile birlikte 20 yıldan fazla süredir kullanan vekil edeni adına tescil koşulları oluştuğunu açıklayarak, davaya konu 1/96 hissenin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Hazine vekili.... kızı....'in bilinmeyen kişi olmadığını, zilyetlik koşullarının da oluşmadığını beyanla davanın reddine, dava konusu taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, kazanım koşullarının gerçeklekştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dava kazanmayı sağlayan zilyetlik, TMK'nun 713/2. fıkrasında açıklanan "tapu kütüğünden maliki kim olduğu anlaşılamayan" hukuki sebebine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. Kanunun açık hükmü dikkate alındığında tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir. Somut olaya gelince; her ne kadar davaya konu parsele ait bir kısım tapu ve kadastro kayıtları dosya içerisine celp edilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Mahkemece; dava konusu 117 ada 12 parselin, ilk tesis kadastrosu da dahil, tedavüllerine esas belgeler ile birlikte ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtlarının dosyaya celbinin sağlanması, bundan sonra celbedilen kayıtların Türk Harflerine çevrilmesi; tescil nedeni de gözönünde bulundurularak tescile konu taşınmazın son maliki ....kızı.... adına ilk olarak ne zaman ve ne şekilde tescil edildiğinin araştırılması ve toplanan tüm bu delillere göre .... kızı....'in bilinen kişi olup olmadığının incelenmesinden sonra oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.