A... ile A.. aralarındaki tapu iptali, tescil ve katkı payı alacağı davasının reddine dair (Bafra İkinci Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi)'nden verilen 22.04.2010 gün ve 255/247 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı A... vekili; dava dilekçesinde tarafların 03.09.1979 tarihinde evlendiklerini, vekil edeninin 1981 yılında Almanya'da çalışmaya başladığını, 1983 yılında ise, davalının yanına gittiğini ve çalışmaya başladığını, evlilik birliği içerisinde 1170 ada 66 parsel sayılı taşınmazın satın alındığını, tapu kaydının davalı üzerinde bulunduğunu, davacı ve davalının çalışmaları sonucu ortak katkıları ile arsa üzerinde 4 katlı bina yapıldığını, vekil edeninin taşınmaz üzerinde %50 oranında hakkı bulunduğunu, bu nedenle anılan parselin tapu kaydının 1/2 oranında İptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bu olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile 20.000 YTL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak vekil edenine verilmesine karar verilmesini istemiştir.Davalı A.. vekili cevap dilekçesinde; tarafların 27.12.2005 tarihli mahkeme kararı ile boşandıklarını, hükmün temyiz edilmeyerek 10.03.2006 tarihînde kesinleştiğini, arsanın ortak alındığı ve üzerindeki binanın birlikte yapıldığı yönündeki davacı tarafın iddiasının doğru olmadığını, davacının ailesinin Samsun'da oturduğunu, bu nedenle davacının Bafra'da inşaat yapılmasını istemediğini, davacının alınan taşınmaza ve üzerine yapılan binaya hiçbir katkısının bulunmadığını, arsanın 1984 yılında satın alındığını, üzerindeki binanın İnşaatının ise, 1994 yılında tamamlandığını, Borçlar Kanunu'nun 66. maddesi gereğince davanın zamanaşımına uğradığını ve zamanaşımı definde bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, "...Türk Medeni Kanunu'nun 178. maddesindeki dava zamanaşımı suresinin geçtiğini, somut olayda 10 yıllık zamanaşımı süresini öngören Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinin uygulama olanağının bulunmadığını..." gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. Dava, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen taşınmaz ile bu taşınmaz üzerinde inşa edilen 4 katlı binaya yapılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Mahkemece/ 4721 sayılı TMK'nın 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Taraflar 03.09.1979 tarihinde evlenmişler, eldeki davanın davalısı A.. tarafından 06.04.2005 tarihinde; Bafra Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan, Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılan ve 10.03.2006 tarihinde kesinleşen 27.10.2005 gün ve 2005/138 Esas, 2005/577 Karar sayılı hükmü ile boşanmışlardır. Bu durum karşısında taraflar arasında evlenme tarihinden boşanma davasının açıldığı ve 4721 sayılı TMK'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TMK'nın 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, başka bir mal rejimi seçmediklerinden 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı ve mal rejiminin sona erdiği 06.04.2005 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK'nın 202, 225 ve 4722 sayılı Kanun'un 10/1 maddeleri). Uyuşmazlık konusu 1170 ada 66 sayılı parsel mal ayrılığı rejiminin geçerliği olduğu dönemde 30.07.1984 tarihinde alınmış olup, davalı Ali adına tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Üzerindeki 4 katlı binanın inşaatı ise, gerek cevap dilekçesine ve gerekse dosyadaki bilgi ve belgelere göre 1994 yılında tamamlanmıştır. Görüldüğü gibi arsanın alımı ve üzerindeki binanın yapımı, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden ve yapıldığından, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri gereğince çözümlenmesi gerekmektedir. Mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen mallar için Türk Medenî Kanunu'nda herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak Türk Medeni Kanunu'nun 5. maddesinde; bu Kanun ve Borçlar Kanunu'nun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır, denilmektedir. TMK'nın 179. maddesinde ise, mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır hükmüne yer verilmiştir. Şu halde TMK'nın 5. maddesi yoluyla, Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresinin somut olayda uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. Çünkü taşınmaz ve üzerindeki bina 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiştir. Bu konuda bir uyuşmazlık da söz konusu değildir. Bu durum karşısında mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı TMK'nın 178. maddesi 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen ve eşler arasında yasal mal rejimi dışında başka bir mal rejimi sözleşmesinin söz konusu olmadığı mallar hakkında uygulanır. Bu bakımdan mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi hukuki yanılgıya dayalıdır. Öte yandan Borçlar Kanunu'nun 132/1-2 bendi uyarınca evlilik devam ettiği sürece karı-kocadan birinin, diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında zamanaşımı işlemez. Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş; iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, yukarıda yapılan açıklamaların gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki yanılgı sonucu zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usu! ve kanuna aykırıdır. Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 01.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.