ÖZET: BİR HUSUSUN VARLIĞI VEYA YOKLUĞU MAHKEMENİN DAVAYI ESASI BAKIMINDAN İNCELEYİP KARARA BAĞLAMASINA ENGEL TEŞKİL EDİYORSA, DAVA ŞARTI SÖZ KONUSUDUR. HUKUKİ YARAR İLKESİ DAVANIN KONUSUNA İLİŞKİN DAVA ŞARTLARINDANDIR. İDEAL VEYA MÜSTAKBEL BİR YARAR DAVA AÇMAYA ELVERİŞLİ DEĞİLDİR. DAVACILARIN TAŞINMAZ ÜZERİNDE MALİK SIFATIYLA BİR ZİLYETLİKLERİ OLMAYIP, KİRA SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN FER’İ ZİLYETLİKLERİ SÖZ KONUSUDUR. TAŞINMAZIN SATIŞI HALİNDE ZİLYETLERİNE ÖNCELİKLİ VE DOĞRUDAN SATIŞ İMKANI VERİLECEĞİNİ AÇIKLAYARAK, ZİLYETLİĞİN TESPİTİNE KARAR VERİLMESİNİ İSTEMELERİNDE GÜNCEL HUKUKİ YARARLARI OLMADIĞINDAN, DAVANIN DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİR.İsa ve müşterekleri ile Hazine, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Ramazan ve müşterekleri aralarındaki zilyetliğin tespiti davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Akçakale Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.06.2010 gün ve 91/248 sayılı hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Hazine vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekili taraflarından süresinde istenilmiş ise de; duruşma talebinin gider olmadığından ve değerden reddine karar verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacılar vekili, Hazine adına tapuya kayıtlı bulunan 251 parsel sayılı taşınmazın uzun yıllardır vekil edenleri zilyetliğinde bulunduğunu, uyuşmazlık konusu taşınmazın muhtelif bölümlerine ilişkin kayıt maliki ve davalı idare tarafından davalı gerçek kişilerle kiralama anlaşmaları yapılmış ise de, fiili olarak taşınmazın vekil edenleri dışında şahıslar tasarrufunda olmadığını, dava konusu taşınmazın satışı halinde ilgili mevzuat gereği zilyetlerine öncelikli ve doğrudan satış imkanı verileceğini açıklayarak, zilyetliğin tespitine karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın davacıların zilyetliğinde olmadığını, birer yıllık dönemler halinde üçüncü kişilere kiralandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekili, eda davası yerine tespit davası açılamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, niza konusu taşınmazın bir kısmının elli yılı aşkın süredir zilyetliklerinde bulunduğu gerekçesiyle, davacılar İsmail, Mustafa, Halil ve Reşat’ın açtığı davanın kabulü ile dava konusu 251 parselin 19.04.2010 tarihli teknik bilirkişinin rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen 527.000 m2 bölümünde zilyetliklerinin tespitine; davacılar Şemsettin Erdem ve Ahmet Ertan davalarının feragatten reddine karar verilmiştir. Hükmün kabule ilişkin bölümü davalı Hazine ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.Davanın idari yargının görev alanına girdiği, idarenin yaptığı kira sözleşmelerinin iptaline ilişkin idari yargıda dava açıldığı gerekçesiyle görevsizliğe dair önceki hüküm davacılar vekilinin temyizi üzerine: Dairenin 08.05.2008 gün, 1997 Esas ve 2568 Karar sayılı ilamıyla özet olarak “…. Somut olaydaki uyuşmazlığın münhasıran zilyetliğin tespitine ilişkin olduğundan, davaya bakma görevinin adli yargı mahkemelerine ait bulunduğu…“ gerekçesiyle bozulmuştur.Dava konusu 251 parsel; tarla vasfı ve 104 h.7750 m2 yüzölçümüyle hükmen 02.08.1973 tarihinden itibaren Hazine adına tapuya kayıtlı bulunmaktadır. Dosya arasında mevcut belgelerden, uyuşmazlık konusu parsele ilişkin olarak dönemler halinde Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ile muhtelif şahıslar arasında kira sözleşmeleri yapıldığı anlaşılmaktadır.Davada, dava konusu taşınmazın davacılar zilyetliğinde bulunduğu, sözleşmeleri gereği kiracı sıfatı bulunan gerçek kişilerin taşınmaz üzerinde tasarrufları olmadığı belirtilmek suretiyle zilyetliğin tespiti isteğinde bulunulmuştur. Bir hususun varlığı veya yokluğu mahkemenin davayı esası bakımından inceleyip, karara bağlamasına engel teşkil ediyorsa, dava şartı söz konusudur. Hukuki yarar ilkesi davanın konusuna ilişkin dava şartlarındandır. Davacının dava açmakta hukuki yararının da bulunması gerekir. İdeal veya müstakbel bir yarar dava açmaya elverişli değildir. Davacının hukuki durumunun derhal tespitinde hukuki yararının mevcut olması gerekir. Başka bir anlatımla, davacının davayı açmakta güncel hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar dava şartıdır ve yargılamanın her aşamasında re’sen göz önünde tutulur (HMK m. 114, 115). Davanın bu nedenlerle yani hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girişilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Çünkü davacıların taşınmaz üzerinde malik sıfatıyla bir zilyetlikleri olmayıp kira sözleşmesinden kaynaklanan fer’i zilyetlikleri söz konusudur. Bu tür zilyetlik de TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri anlamında herhangi hukuki bir hak bahşetmez. Kabule göre de 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14. maddesindeki sınırlamalar bakımından denetimin sağlanması için dört davacıdan her birine ne miktar taşınmazın tespitine karar verildiğinin ayrı ayrı açıklanmaması ve toplam 527.000 m2 yer bakımından zilyetliklerinin tespitine karar verilmesi anılan madde hükmüne aykırıdır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ile davalı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün kabule ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.