MAHKEMESİ : İstanbul 15. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 09/07/2013NUMARASI : 2012/1765-2013/728Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARARAlacaklı tarafından başlatılan ipotekli takipte borçlu İcra Mahkemesi'ne başvurarak İcra Dairesi'nin yetkisiz olduğunu, kesinleşmiş bir ihtar bulunmadığından icra emri gönderilemeyeceğini, kredi borcu konusunda ihtilaf olduğunu ileri sürerek icranın geri bırakılmasını istemiştir.4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'a 4822 sayılı Yasanın 15. maddesi ile eklenen 10. maddesinde; "Tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir." şeklinde tanımlandıktan sonra maddede bu tür sözleşmelerin yapılma koşulları ile borcun muaccel kılınabilmesi ve temerrüt koşulları farklı ve özel şartlara tabi tutulmuştur. Yasaya eklenen 10/A maddesinde; kredi kartı ve nakit çekim sureti ile kullanılan kredilerde 10. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra, kredi verenin yükümlülükleri de sayılmıştır. Aynı Yasaya 21.02.2007 tarihli 5582 sayılı Yasa'nın 24. maddesi ile eklenen 10/B maddesinde ise; "Konut Finansman Sözleşmeleri"de bu yasa kapsamında değerlendirilerek konut finansmanı sözleşmelerinin düzenlenme koşulları, borçlunun temerrüdü durumunda finansman sağlayan bankanın yükümlülükleri borcun muaccel kılınabilmesini ve muacceliyet uyarısının koşulları gibi hususlar özel olarak ve ayrıca düzenlenmiştir. Açıklandığı üzere Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun "Kredi kartı" ve "Konut Finansmanı Kredisi" gibi yasaya göre tüketici kredisi niteliğindeki krediyi kullanan borçluları diğer kredi borçlularından ayrı tutmak, tüketicinin koşullarını iyileştirmek ve kolaylaştırmak amacıyla getirilmiş özel bir yasa olup, bu kanun kapsamında verilen krediler nedeniyle borçluların temerrüde düşüp düşmedikleri, borcun muaccel olup olmadığı, muaccel olan borcun miktarı ve faizi yapılan özel sözleşmelerin koşullarında değerlendirilmesi gerekir. Tüketici Yasasına göre daha genel bir Yasa olan İİK'nun ilgili maddeleri (İİK. 68/b, İİK. 150/ı) bu özel yasanın kapsamında kalmayan krediler için uygulanabilir olup, yasa koyucunun açıkça isim belirterek anılan kredilere Tüketici Yasası içerisinde yer vermiş olması da maksadının genel kredilerden ayrık tutulması şeklinde olduğunun kabulünü gerektirir. Aksi düşünüldüğünde tüketici kredilerinde de İİK'nun 68/b koşullarında çekilen ihtarla başlatılan ilamsız veya ilamlı takip kesinleştirilmiş olacak, özel yasada düzenlenen muacceliyet ve temerrüt koşulları tartışılmadan alacağın tahsili, gayrimenkulun satışı gerçekleşecek tüketici, kendisi lehine getirilen yasa maddelerine rağmen diğer kredi borçluları ile aynı koşullar da icra takibine muhatap kılınarak mağdur edilecektir. Bu durumda alacağın tüketici kredisinden kaynaklanması halinde, borçlunun temerrüde düşüp düşmediği, alacağın muaccel olup olmadığı, ne kadar miktarının tahsil edilebilir olduğu faiz miktar ve oranlarının tespiti, tüketici yasası koşullarında yargılama yapılmasını gerektirir. O halde İİK'nun 68/b ve 150/ı maddelerinin tüketici kredilerinde uygulama olanağı yoktur.Somut olayda, takip öncesinde borçlulara çekilen ihtarlarda kredi kartından kaynaklı borç miktarı gösterilmiş ise de takip talebinde Tüketici Yasası kapsamında kalan alacakta dahil edilerek toplam alacağın tahsili istenmiş olup bu miktar alacağın varlığı ve tahsil edilebilirliği yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda yargılama yapılmasını gerektirdiğinden, istemin kabulü yerine yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 22.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.