Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 103 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7037 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi... ile .... Önürme aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ...Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 01.02.2012 gün ve 414/88 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, ... ...Köyü Yazıcı mevkiindeki dedesi... oğlu ....’ya ait yaklaşık 90 dekar miktarındaki tapulu tarlanın önce babası ... ile amcası ...arasında bölüşüldüğünü, babasının vefatı ile intikal eden kısmın kardeşleri ile aralarında pay edildiğini, o günden beri herkesin kendi yerini kullandığını, kendisine düşen yerin kuzey doğusundan kadimden beri traktör yolu geçerek sınır oluşturduğunu, kadastro çalışmaları sonucu kendisine 549 ada 2 parsel sayılı taşınmaz tapusunun verildiğini, bu yerin kendisine ait yerin tamamı olduğunu düşünerek askıda itiraz etmediğini, ancak taşınmazının kuzeydoğu hududu boyunca traktör yolu ile kendi arazisi arasında ince uzun bir şekilde davalıya ait 549 ada 3 parsel sayılı 514,68 metrekare miktarında taşınmaz tapusu ihdas edilerek davalı adına tapu çıkartıldığını, iki hafta önce davalının bu yere zeytin dikmesi sonucu durumu öğrendiğini, bu yerin dedesinden bu yana kesintisiz kullanılageldiğini, davalı ile ilgisinin bulunmadığını ileri sürerek, 549 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, tarlayı ...’in kendisine sattığını bildirmiştir.Mahkemece, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu 514,68 metrekare miktarlı 549 ada 3 parsel sayılı taşınmazın senetsizden davalının ceddinden intikalen ve taksimen geldiği belirtilerek davalı .... Önürme adına 20.10.2009 tarihinde tespit edildiği, 15.12.2009 tarihinde kesinleşmesi sonucu tarla niteliği ile davalı adına tapuya tescil edildiği, dava dışı 549 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise, senetsizden ... oğlu ...’nın ceddinden intikalen ve taksimen 20 yılı aşkın zilyetlikten ... adına 20.10.2009 tarihinde tespit gördüğü, tespitin 15.12.2009 tarihinde kesinleşerek tarla niteliği ile 7940,56 metrekare miktarı ile davacı ... adına tapuya kayıtlandığı görülmüştür../ Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK'nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli bulunmamaktadır.Şöyle ki; Mahkemece, yapılan keşif esnasında Yerel Bilirkişilerin birlikte dinlendiği, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmediği, ifadelerde belirtilen ve yolun altı - yolun üstü biçiminde tanımlanan taşınmazların açıkça sorulup belirlenmediği, böylece iddianın yeterince araştırılmadığı anlaşılmıştır.Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; taraf tanıkları ile Yerel Bilirkişilerin HUMK'nun 243 ve 244 maddeleri gereğince yeniden yapılacak keşif yerine davetiye ile çağrılmaları, gelmedikleri takdirde zabıta yoluyla keşif yerinde hazır bulundurulmaları (HMK. 245. maddesi) uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin olması sebebiyle Yerel Bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde ayrı ayrı dinlenmeleri, dava dilekçesindeki davacı iddiası gözetilerek ifadelerde bahsedilen yolun altı - yolun üstü olarak tanımlanan taşınmazların hangi parsel sayılı taşınmazlar olduğu Yerel Bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasındaki çelişkinin HUMK'nun 261. maddesi gereğince giderilmeli, saptanacak bulgulara göre varsa eksik tapu kaydı ve tutanakların ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü'nden getirtilerek değerlendirilmeli, saptanacak bulguları yansıtan krokili rapor düzenlettirilmeli, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan delillere göre hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı gerekçelerle hüküm kurulmuş olması Usul ve Yasaya aykırı olmuştur. HMK'nun da tanıklar için geçerli olan hükümler Yerel Bilirkişiler hakkında da uygulanır. HMK'nun 261. (HUMK m.265) maddesi gereğince tanıkların ayrı ayrı dinlenilmesi gerektiğine göre; Yerel Bilirkişilerin de ayrı ayrı dinlenilmeleri gerekir. Şu halde Yerel Bilirkişilerin birlikte dinlenilmesi anılan madde hükmüne aykırı düşer.Açıklanan nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesine uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 21,15 TL. peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.