Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;Bankacılık Kanunumdan doğan davalarda şikayetçi bankanın kanundan doğan müdahale hakkı olup müdahale talebinde bulunulması yeterli olmakla birlikte;5271 sayılı CMK'nın 234. maddesinde mağdur ile şikayetçinin soruşturma ve kovuşturma evresinde haklan düzenlenmiş olup, kovuşturma evresinde en başta duruşmadan haberdar edilme ve kamu davasına katılma hakkının sayıldığı ve anılan maddenin 3. fıkrasında bu hakların, suçun mağdurları ile şikayetçiye anlatılıp açıklanıp, bu hususun tutanağa yazılacağının belirtildiği, 237/1. maddesinde "Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikayetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilecekleri" ve 238/1-2. maddelerinde ise "katılmanın, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olacağı ve duruşma sırasında şikayeti belirten ifade üzerine suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulacağı" hükümleri karşısında;Şikayetçi banka vekili, davaya katılma talebinde bulunmamışsa da, 06.07.2006 tarihli duruşmada "önceki beyanlarımızı tekrar ediyoruz, müfettiş raporları sunulmuştur" şeklindeki isteminin hazırlık safhasında verilen dilekçe içeriklerinin tekrarı mahiyetinde olduğu ve sanığın cezalandırılmasına yönelik bulunduğu anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK'nın 238/2. maddesi uyarınca davaya katılma hakkı hatırlatılmadan, hak kaybı sonucunu doğuracak şekilde hüküm tesisi,Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasa'nm 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca sair yönleri incelenmeksizin (BOZULMASINA), 30.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.