4250 sayılı Kanuna muhalefetten sanık Mahmut hakkında yapılan duruşma sonunda; hükümlülüğüne dair (Malatya Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi)nden verilen 30.10.2001 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının bozma isteyen 11.11.2002 tarihli tebliğnamesiyle daireye verilmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:1- Sanık hakkında adına Tekel ruhsatı bulunan tekel bayisinde açıkta içki satma ruhsatı olmadığı halde açıkta içki satışı yapmaktan dava açılmış olup; ispirto ile bira ve şarap dahil her çeşit ispirtolu içkileri açık olarak satanların 2559 sayılı Yasanın 7. maddesine göre en büyük mülki amirden içki yerleri için aranan ruhsatı almaya mecburiyetinin 4250 sayılı Yasanın 19/2 maddesiyle getirilmiş bulunduğu 4250 sayılı ispirto ve ispirtolu İçki(er inhisarı Kanununun 31. maddesi 24.6.1995 tarihli Resmi Gazete de yayınlanan 560 sayılı KHK. ile yürürlükten kaldırılmakla eylem anılan yasa yönüyle müeyyidesiz kalmakla beraber anılan yasa maddesinin KHK. ile kaldırılamayacağı ve yürürlükte olduğu kabul edilse dahi suçun bahsi geçen KHK.nin yayınlanmasından sonra işlenmiş bulunduğundan suç işleme kastının bulunmadığı, kaldı ki Yüksek Ceza Genel Kurulunun 17.12.2002 gün ve 2002/7-298-431 sayılı kararında da belirtildiği üzere 20.1.2001 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4619 sayılı Yasanın 4. maddesi ile 4250 sayılı Yasanın 28. maddesi de değiştirilerek aynı Yasanın 19. maddesinin 1, 3 ve 4. fıkralarına aykırı davranmanın yaptırımının bu madde ile gösterildiği, ancak sanığın eylemi açıktan alkollü içki satmak olup bu eylemin 19. maddenin 2. fıkrasında düzenlenmekle değişik 28. madde ile de yaptırım altına alınmadığı cihetle, fiilin 4250 sayılı Yasanın 19 ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 7 ve 8. maddelerine göre değerlendirilmesi gerektiği nazara alınarak sanığın isnat olunan suçtan beraatine, idari yönden gereğinin takdiri için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi,Kabul ve uygulamaya göre de;2- 4250 sayılı Yasanın 28. maddesinde öngörülen para cezası 20.1.2001 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 4619 sayılı Yasayla yürürlüğe konulmuş olup, 2001 yılı suç tarihi itibariyle 60.000.000 lira yerine TCK.nun 19. maddesi nazara alınarak fazla ceza tayini,3- Hükümden sonra 10.2.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4806 sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik TCK.nun 30/2. madde fıkrasındaki düzenlemenin sanık lehine uygulanmasının gerekmesi,Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün isteme uygun olarak (BOZULMASINA), 4.6.2003 günü oybirliğiyle karar verildi.