ESAS NO : 2013/26847 KARAR NO : 2014/991 T.C. YARGITAY 7. Hukuk DairesiESAS NO : 2013/26847 KARAR NO : 2014/991 Mahkemesi : Antalya 3. İş MahkemesiTarihi : 25/10/2013Numarası : 2011/453-2013/451 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacılar vekili, davacıların davalı işyerinde kalıp ustası olarak çalıştıklarını, ancak ücretlerinin ödenmediğini, dava dilekçesinin ekinde ibraz edilen cari hesap ekstresi suretinden görüleceği üzere davacı Osman’ın 1.912,00 TL, Aytekin’in 4.070,57 TL alacağı olduğunu, işçilik alacaklarının ödenmesi için çekilen ihtarnameye davalı tarafça verilen cevapta işçilik alacaklarının ödendiğinin ihtar edildiğini ileri sürerek ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacıların davalı şirkette vasıfsız işçi olarak asgari ücretle çalıştıklarını, tüm işçilik hak ve alacaklarının ödendiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacıların ücret alacaklarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır. Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir. İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir. 4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından ve özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir. Davacılar dava dilekçesinde davalı işverence ibraz edilen cari hesap ekstresine göre davacı Hasan’ın 1.912,00 TL, davalı Aytekin’in ise 4.070,57 TL ödenmemiş ücret alacağı bulunduğunu bildirmişlerdir. Davacılar tarafından Bölge Çalışma Müdürlüğüne müracaat edilmiş, davalı işveren müfettişe verdiği beyanda Aytekin’in ödenmemiş 2.250,00 TL, Hasan’ın ise 1.500,00 TL ücret alacağının bulunduğunu kabul etmiştir. Bilirkişi tarafından davacıların asgari ücretle çalıştığı kabul edilmek suretiyle ödemeler mahsup edilmiş ücret alacağının kalmadığı bildirilmiştir. Davalı işverenin BÇM müfettişliğindeki beyanından davacıların asgari ücretin üzerinde bir ücretle çalıştığı ve ödenmemiş ücret alacaklarının bulunduğu sabittir. Bu durumda yapılacak iş ilgili meslek odasına müzekkere yazılarak, davacıların mesleki kıdemleri, yaptıkları iş belirtilmek suretiyle uyuşmazlık konusu dönemde alabilecekleri yevmiyelerinin ne kadar olduğunun sorulup davacıların yevmiyeleri belirlenerek ve davalı işveren vekilinin Çalışma Bakanlığı iş müfettişine verdiği beyan da gözetilerek çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 24.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.