Mahkemesi : Manavgat İş MahkemesiTarihi : 26/11/2012Numarası : 2012/180-2012/666 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekilince istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Davacı, davalı işveren nezdinde kat görevlisi olarak çalıştığını, iş akdini, fazla mesailerini ödenmemesi nedeniyle haklı nedenle feshettiğinden bahisle kıdem tazminatı ile fazla mesai alacağının ödetilmesini istemiştir. Davalı, davacının davasının haksız olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının fazla mesai alacağının olması nedeniyle feshin haklı nedenle yapıldığı gerekçesiyle davacının kıdem tazminatı ve fazla mesai talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Anayasanın 141'nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Somut olayda, mahkeme kararının gerekçesinin dosya içeriği ile örtüşmediği, gerekçede bahsi geçen sürelerin dava dosyası ile ilgili olmadığı anlaşılmış olup karar bu nedenle bozulmalıdır. 2- Taraflar arasında yapılan 20.11.2011 tarihli askı sözleşmesine göre 2012 yılında 15.4.2012-15.5.2012 tarihleri arasında davalı işverence işe başlaması için çağrı yapılacağı kararlaştırılmış olmasına rağmen davacının kendisine haklı fesih gerekçesi yaratma çabası gibi algılanan bir tavırla daha işe çağrılma süresi başlamadan 13.4.2012 tarihinde davalıya “beni işe çağırmadınız, eğer çağırmayacaksanız haklarımı ödeyin” içerikli ihtarname çekmiş olması ve işe çağrıyı kabul edip çalışmaya başladıktan sonra 1 hafta içinde iş akdini feshetmiş olması karşısında davacının yeni dönem için işe başlama iradesinin samimi olup olmadığı iyice sorgulanmalı ve kötüniyetli yaklaşımlara değer verilmemelidir. Bu kapsamda olmak üzere, 5 yıl gibi uzun bir çalışma süresi için tüm ödemelerini aksatmadan yerine getiren işverenin cüz’i miktarlı fazla mesai alacağı borcunun bulunması nedeniyle işçinin iş akdini feshetmesinin haklı fesih olarak kabulü de isabetsiz olmuştur. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirilip, davacının gerçek iradesinin askı süresi sonrasında işe çağrıldığı zaman işe başlamak olup olmadığı değerlendirilerek çıkacak sonuca göre bir karar verilmelidir. 3- Yine davalının yargılama aşamasında ısrarla dile getirmesine rağmen dosyaya sunulan tensip zabıtlarına göre davalı aleyhine açılmış davalarda işçi vekili olan avukatın bilirkişi olarak seçilip hazırladığı raporun hükme esas alınmasında hukuki bir engel yoksada, bilirkişinin raporunda hatanın olmaması halinde bile davalı yönünden bilirkişinin tarafsızlığına gölge düşürecek bir olgu olup bu konuda ısrarcı olmak yerine, başka bir bilirkişiden rapor alınması verilen karara güven ve saygı yönünden de yerinde olacaktır. 4-Kabule göre de, davacının, kıdeminin belirlenmesi sırasında davalı yanında işe girmeden önceki işveren yanında geçen 2001 yılından 37 gün hizmetinin de, hizmet süresinin belirlenmesi sırasında dikkate alınmış olması hatalıdır. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.