Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9684 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 46077 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : İşe iade Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:Davacı vekili, sürekli büyüyen holdingin şirket içi daralma sebebinin gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek feshin geçersizliğinin tespitine, davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, iş akdinin 20.09.2012 tarihinde feshedildiğini, işe iade davasının harçlarının ise 26.12.2014 tarihinde yatırıldığı ve davanın süresinde olmadığını, hizmet tespit davası açılırken işe iade davası dilekçesinin hiç taranmadığını, esasa kaydedilmediğini, havalesinin yapılmadığını ve harcının da yatırılmadığını, işe iade dava dilekçesinin yargılama devam ederken her daim dosya içerisine konulmuş olabileceğini, hizmet tespiti davasına bakan İş mahkemesinin bozma öncesi kararının yerinde olduğunu, davacının işe iade davasını 19.10.2012 tarihinde açtığına dair dosyada hiçbir delil olmadığını, davacının insan kaynakları müdür yardımcısı olması nedeniyle işveren vekili olduğunu, iş akdinin işyerinde yapılan iş organizasyonu sonucu işletmesel karar gereği feshedildiğini, davacının çalıştığı insan kaynakları müdürlüğünde 1 direktör, 2 müdür yardımcısı, 2 de görevli çalıştığı, müdür yardımcılarından davacının iş akdinin feshedildiği ve yerine işçi alınmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davacının Personel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığını, dosya kapsamında yapılan incelemede davacının işletmenin bütününü sevk ve idare etme hak ve yetkileri ile donatılmadığını, toplanan deliller, tanık beyanları ve bilirkişi raporuna göre iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından şirket içi daralmaya gidildiğinden sona erdirildiği, ancak davalı işverenin daralmaya yönelik alınmış bir işletmesel karar ve bu kararı almaya iten iç-dış sebepleri ortaya koyamadığı gibi daralmanın kapsamını, daralmadan işçilerin hangi pozisyonlarda hangi kriterler yardımı ile belirlendiğini, kaç kişinin iş sözleşmesinin işyerinde daralma sebebiyle feshedildiğini ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı işverenin yapmış olduğu feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmiştir. Taraflar arasında davanın süresinde açılıp açılmadığı ihtilaflıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 20.maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınması gerekir.İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikayet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınması uygun olacaktır. Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Eylemli fesih halinde dava açma süresi, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işler. Fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümleri, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacaktır.İş sözleşmesinin önel verilerek feshi halinde, dava açma süresi önelin sona ereceği tarihte değil, işverenin fesih bildirimini tebliğ ettiği tarihten başlar.Dosya içeriğine göre somut olayda, davacı vekili tarafından ilk olarak İş Mahkemesi’nde (2012/368 E) hizmet tespit davası açıldığı, davacı vekilinin bu davanın yargılaması sırasında mahkemeye dilekçe vererek aynı tarihte (19.10.2012) katibi aracılığıyla hem hizmet tespiti davası hem de işe iade davasının dilekçeleri ve ekleri hazırlanarak adliyeye gönderildiğini, ancak vezne ve tevzii bürosunda her iki dilekçenin başlığı, tarafları ve taraf vekillerinin aynı olması nedeniyle sanki işe iade davası dilekçesi hizmet tespiti davası dilekçesinin suretiymiş gibi sadece hizmet tespiti davası için harç alınıp tevzinin de bu şekilde yapıldığını, bilahare bürosunda yapılan kontrol sırasında 2 ayrı dava açılması gerekirken tek dava açıldığının anlaşılması üzerine mahkemeye müracaat ederek, dilekçelerin üst üste hizmet tespiti dava dosyası içerisinde olduğu, her 2 davanın tefriki ile ayrı esasa kaydedilmesini ve harcı yatan davanın işe iade davası olarak kabulünü istediği, Mahkeme hakimince de, dilekçeye derkenar olarak “ UYAP’ta 2012/368 Esas sayılı dosya içerisinde sadece 19.10.2012 tarihli ön büro havalesi olan hizmet tespit dava dilekçesi bulunduğu, işe iade dava dilekçesi bulunmadığından bu aşamada bu dilekçe hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına” şeklinde not düşüldüğü, yargılamaya hizmet tespiti davası olarak devam edilip sonuçlandırıldığı görülmektedir. Mahkemece, hizmet tespiti davasının reddine karar verilmiş olup bu konuya ilişkin olarak gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “Davacı vekilinin beyanlarında geçen işe iade ve tazminat talebi ile ilgili harçlandırılmış usulüne uygun bir dava söz konusu olmadığından esasa kaydedilen bir dava sırasında dava dilekçesine ekli davacının işe iade talebi ile ilgili dilekçesinin harçlandırılması ile ilgili usul kanununda bir hüküm bulunmadığından bu konuda HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA, “ karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine 21. HD tarafından, “davacı vekiline işe iade davasının harcını tamamlamak üzere önel vermek gerekirken davacı vekilinin bu yöndeki talebinin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Yapılacak iş; işe iade davası bakımından eksik yargı harçlarını tamamlattıktan sonra işe iade davasını hizmet tespiti davasından ayırmak ve yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir.” gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmektedir. İş Mahkemesince bozmaya uyularak davacıya harç yatırması için süre verilmiş; davacı taraf süresi içerisinde(12.11.2014 tarihinde) başvuru harcı ve peşin harcı yatırmış; bunun üzerine mahkemece, işe iade davasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir. Dosyanın İş Mahkemesinin dosyasından tefrik edilerek Konya 2. İş Mahkemesine tevzisi üzerine, davacı taraf yeniden 26.12.2014 tarihinde başvuru harcı ve peşin harç yatırmıştır. Bu dosyada, mahkemece davanın süresinde olduğunun kabulü ile işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Feshin 20.09.2012 tarihinde yapıldığı hususu taraflar arasında ihtilaflı değildir. İhtilaf, işe iade davasının başvuru ve peşin harcının fesih tarihinden itibaren aradan 2 yıldan fazla bir süre geçtikten sonra yatırılması nedeniyle davanın süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır. 06.02.1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, harca tabi davalarda harcın yatırıldığı tarihte dava açılmış sayılır. Dolayısıyla, somut olayda harcın yatırıldığı tarih ilk olarak işe iade talebinin tefrikinden önce 12.11.2014 tarihine tekabül ettiğinden şeklen 1 aylık hakdüşürücü dava süresinin geçtiği söylenebilirse de, davacı vekilinin iddia ve taleplerinin irdelenmesi gerekmektedir. Davacı vekili, yukarıda da belirtildiği üzere, 19.10.2012 tarihinde hem hizmet tespiti davası hem de işe iade davası açmak istediklerini, vezne ve tevzii bürosu personelinin her iki dava dilekçesini aynı dilekçe zannederek sadece hizmet tespiti davası dilekçesini tarayıp UYAP’a attıklarını, işe iade davası dilekçesinin ise diğer dilekçenin sureti zannedildiğinden ayrıca bir harç alınmadığı ve tevzii yapılmadığını, her iki dilekçenin de üst üste İş Mahkemesi’nin dosyasında yer aldığını, bu nedenlerle hatanın kendilerinden kaynaklanmadığını, vezne ve tevzii bürosu personelinin dikkatsizliğinden kaynaklandığını ileri sürmektedir. Dosyadaki beyan ve belgelerin incelenmesinden; davacı tarafın hizmet tespiti davasını açarken bu dava dilekçesini harcını yatırdığı tarihte (19.10.2012 tarihinde) mahkeme hakimine havale ettirdiği, ancak işe iade davası dilekçesinin hakim havalesi içermediği görülmektedir. Yine, davacı vekilinin bu yanlışlığı fark ederek hemen harekete geçmediği, 02.11.2012 tarihli dilekçesi içeriğinden ve mahkeme hakiminin dilekçe üzerinde derkenar olarak talebin reddine ilişkin kararından anlaşılmaktadır. Davacı vekili tarafından 02.11.2012 tarihli dilekçesinde “… Araya bayram tatilinin girmesi nedeniyle bayramdan sonraki ilk gün olan 30 Ekim Salı günü davalar ve yatırılan harç vs. tutarlar kontrol edilirken iki ayrı dava açılması gerekirken tek bir dava açıldığı tespit edilmiştir. Kalem personeli ile yapılan görüşmede her iki dava evrakının da üst üste aynı dosya içerisinde bulunduğu anlaşılmıştır…” şeklinde beyanda bulunulmuştur. Dolayısıyla, hizmet tespiti davasının açıldığı tarihte (19.10.2012 tarihinde) iki ayrı dava açılması gerektiği davacı vekilince katibine söylenmesine rağmen dönüşte iki ayrı dava açılıp açılmadığının kontrolü sağlanmamış; ta ki 30.10.2012 Salı günü bu durum anlaşılmış ve hatanın fark edildiği 30.10.2012 Salı günü ya da yine iş gününe rastlayan hemen ertesi günü(01.11.2012 tarihinde) dahi harekete geçilmeyerek ancak 02.11.2012 tarihinde(hakim havalesi tarihi) dilekçe verilmiştir. Davacı vekili, sözü edilen dilekçe ile her iki davanın ayrı esasa kaydının sağlanmasını, bu mümkün olmasa dahi harcı yatırılan davanın “hizmet tespiti davası” olarak değil “işe iade davası” olarak işlem görmesini talep etmiştir. İş Mahkemesi hakimince, UYAP’ta 2012/368 Esas sayılı dosya içerisinde sadece 19.10.2012 tarihli ön büro havalesi olan hizmet tespit dava dilekçesi bulunduğu, işe iade dava dilekçesi bulunmadığından bu aşamada bu dilekçe hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına” karar verilmiştir. UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemede, İş Mahkemesi’nin 2012/368 Esas sayılı dosyası içerisinde sisteme hizmet tespiti davası dilekçesinin taranarak atıldığı, işe iade davası dilekçesinin ise UYAP’ta bu dosya içerisinde bulunmadığı görülmektedir. O halde, müvekkili adına dava açmakla yükümlü olan davacı vekili, kontrolünü zamanında yapmadığından ve bu işin takibinden bizzat kendisi sorumlu olduğundan tevzii bürosu ya da vezne çalışanlarının bir ihmali ya da kusuru olduğundan söz edilemeyecektir. Dava harçlarının geç yatırılmasında davacı vekilinin kusurlu olması nedeniyle dava süresinin geçtiği kabul edilmelidir. Her ne kadar, 21. HD. tarafından işe iade davasının yargı harçlarının tamamlattırılması yönünde karar verilmiş ise de, burada harçların yatırılmasının sağlanmasındaki amaç dosyanın tefrikine yönelik olup davanın süresinde olduğunu göstermez. 21. HD’nin inceleme konusu, hizmet tespiti davasına yönelik olup işe iade davasının süresinde olup olmadığı ise bu davanın konusudur. Bu nedenlerle, işe iade davası açılması için öngörülen yasal 1 aylık hakdüşürücü süre geçmiş olup mahkemece davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalıdır. 4857 sayılı İş Yasasının 20/3.maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;1-Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,2- Davacı tarafından açılan davanın REDDİNE,3- Davacı tarafça 12.11.2014 tarihinde peşin harç 25,20 TL ve 26.12.2014 tarihinde peşin harç 25,20 TL olmak üzere toplamda 50,40 TL harç yatırılmış olup, karar tarihi itibariyle alınması gereken 29,20 TL ilam harcının mahsubu ile kalan 21,20 TL fazla nispi harç ile fazla yatırılan 25,20 TL başvuru harcının istek halinde davacıya iadesine,4- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,5- Davalı tarafça yapılan Yargıtay’a geliş-dönüş dahil toplam 183,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6- Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’e göre 1.800,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7- Artan gider avansının ilgilisine iadesine,8- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, 28/04/2016 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar KAMBİYO SENEDİ NEDENİYLE BORÇLU OLMADIĞININ TESBİTİ- MENFİ TESPİT DAVASI- İSBAT KÜLFETİ -SENEDİN TALİLİ -BORÇ İKRARI "İçtihat Metni"Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 3.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.02.2012 gün ve E:2010/1442, K:2012/92 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hu ZAMANAŞIMINI KESEN SEBEPLER • İCRA TAKİBİ (.Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.Yanlar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından yüklenici tarafından açılacak alacak davası Borçlar Kanunu’nun 12 PMF TABLOSU • TAZMİNAT HESAPLAMA Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi Pakize'nin içinde yolcu olarak bulunduğu ve davalı N Sigorta ZMSS poliçesi ile sigortalı araç nedeniyle meydana gelen kazada murisin vefat ettiğini belirterek, anne baba, eş ve çocuk için 5.000'er TL destekten yoksun kalma tazminatının müracaat tarihinden iti Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?