Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9538 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1627 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İş MahkemesiDava Türü : AlacakTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı, fazla çalışma yapmasına ve ulusal bayram genel tatil günlerinde çalışmasına rağmen ücretlerinin ödenmediğini, bunun üzerine iş akdini haklı nedenle feshettiğini belirterek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının devamsızlık yapması nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, yaptığı fazla çalışmaların bordrolara yansıtılarak ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir. Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (İş Kanunu, md. 69/3). Bu durum günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden, haftalık kırkbeş saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde yedibuçuk saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararları da bu yöndedir.Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir. Ara dinlenme 4857 sayılı İş Kanununun 68 inci maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükümde ara dinlenme süresi, günlük çalışma süresine göre kademeli bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre dört saat veya daha kısa süreli günlük çalışmalarda ara dinlenmesi en az onbeş dakika, dört saatten fazla ve yedibuçuk saatten az çalışmalar için en az yarım saat ve günlük yedibuçuk saati aşan çalışmalar bakımından ise en az bir saat ara dinlenmesi verilmelidir. Uygulamada yedibuçuk saatlik çalışma süresinin çok fazla aşıldığı günlük çalışma sürelerine de rastlanılmaktadır. İş Kanununun 63'ncü maddesi hükmüne göre, günlük çalışma süresi onbir saati aşamayacağından, 68 inci maddenin belirlediği yedibuçuk saati aşan çalışmalar yönünden en az bir saatlik ara dinlenmesi süresinin, günlük en çok onbir saate kadar olan çalışmalarla ilgili olduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla günde onbir saate kadar olan (onbir saat dahil) çalışmalar için ara dinlenmesi en az bir saat, onbir saatten fazla çalışmalarda ise en az birbuçuk saat olarak verilmelidir.Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır.Somut olayda, davacı dava dilekçesinde davalı işyerinde 08.01.2011 tarihinden itibaren çalışmaya başladığını, ilk iki ay haftanın 6 günü 07:00-24:00 saatleri arasında çalıştığını, daha sonra ise haftanın 5 günü 08:00-16:00 veya 16:00-24:00 saatleri arasında, 1 günü ise 08:00-24:00 saatleri arasında çalıştığını iddia etmiştir. Davacı tanıkları davacı iddiasını doğrular nitelikte beyanda bulunmuşlardır. Davalı ise tanık dinletmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının 08.01.2011-08.03.2011 tarihleri arasında haftada 33 saat, sonraki dönemlerde ise haftada 6,5 saat fazla çalışma yaptığı belirlendiği halde, 09.03.2011-30.06.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden haftada 33 saat fazla çalışma üzerinden hesaplama yapılmıştır. Davacının, davalı işyerinde sadece ilk iki aylık dönemde haftalık 33 saat fazla çalıştığı belirlenmiş iken, 09.03.2011-30.06.2011 döneminde de haftalık 33 saat üzerinden fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması hatalı olmuştur. Davacının 09.03.2011 tarihinden itibaren haftanın 5 günü 8 saat çalıştığı kabul edilmiş ve bu süreden 0,5 saat ara dinlenme süresi düşülerek hesaplama yapılmıştır. Ara dinlenme süresinin 7,5 saati aşan çalışmalarda 1 saat olarak esas alınması gerektiği dikkate alınmadan yarım saat olarak kabulü de hatalıdır.Yine hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2013 yılı Ocak-Eylül arası dönem bordrolarında fazla çalışma tahakkuklarının bulunduğu, Şubat, Mayıs, Haziran aylarına ait ücret bordrolarının imzasız olduğu, tahakkuk ve imza bulunan ayların hesaplamada dışlanacağı belirtilmesine rağmen herhangi bir dışlama yapılmadan hesaplama yapıldığı görülmüştür. Yapılacak iş, yukarıda açıklanan hesap hataları giderilerek ve sunulan bordrolarda tahakkuk bulunan aylar dışlanarak yeniden yapılacak hesaba göre fazla çalışma alacağını hüküm altına almaktır. 3-Davacı, dava dilekçesinde, fazla çalışma ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücreti alacağı için yasal faiz talebinde bulunmuştur. Mahkemece, fazla çalışma ücreti ile ulusal bayram genel tatil ücreti alacağının dava dilekçesi ile istenen kısmına talep dikkate alınarak bankalarca mevduata uygulanacak en yüksek faiz oranını aşmamak üzere yasal faiz yürütmek gerekirken doğrudan en yüksek banka mevduat faizi yürütülmüş olması hatalı olup bozma nedenidir. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 27/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.