Mahkemesi : Sinop 1. Asliye Hukuk MahkemesiTarihi : 15/05/2012Numarası : 2010/170-2012/377 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraflarca istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. 1-İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, toplanıp değerlendirilen delillere ve hüküm yerinde gösterilen gerekçelere, davacı tarafça dava dilekçesinde açıkça 3095 sayılı Yasa’nın 2/3 ncü maddesi uyarınca T.C.Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin istenmemiş olmasına göre, davacı tarafın bu yöne ilişen temyiz itirazının ve davalı tarafın aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 2-Davalı tarafın kusur ve hasar miktarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Hemen belirtmek gerekir ki; ancak çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasına karar verilebilir. Hakim, bilirkişi raporunu yeterli görmezse bilirkişiden ek rapor alabileceği gibi, gerçeğin ortaya çıkması için yeni bir bilirkişi incelemesi de yaptırabilir. Bilirkişi raporuna itiraz edilmesi halinde, itirazların yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi de özel ve teknik bir bilgiyi gerektireceğinden hakim itirazı kendisi değerlendiremez ve ek rapor almadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmadan hüküm veremez. Somut olaya gelince; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna karşı davalı tarafın itiraz ettiği, davacıya ait elektrik direğinin bulunduğu zeminin özelliği ve davalıların eylemleri dikkate alındığında bilirkişi raporuna yapılan itirazın haklı ve yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki , mahkemece davalı tarafın bu itirazları yeterince karşılanmadan, açık bir anlatımla farklı bir bilirkişiden yeni bir rapor alınmadan karar verilmiştir. Deliller tümüyle toplanmadan eksik inceleme ve soruşturmayla hüküm verilemez. Hal böyle olunca; mahkemece az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak dosya konusunda uzman yeni bir bilirkişi kuruluna verilerek özellikle davacı tarafa somut olayda yükletilmesi gereken müterafik kusur bulunup bulunmadığı belirlenmeli, uzman bilirkişi kurulundan davalı tarafın itirazlarını karşılar ve az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olguları yansıtacak biçimde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, raporlar arasında çelişki meydana gelmesi halinde çelişkinin giderilmesi için gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak çelişki giderilmeli, taraflara atfı kabil kusur oranı duraksamasız saptandıktan sonra davacı tarafın istemekte haklı olduğu gerçek zarar miktarı belirlenmelidir. Bu cümleden olarak; bilindiği gibi hukukumuzda zarar konusunda fark teorisi benimsenmiştir. Bu teori gereğince zarar, mal varlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile zarar verici olay meydana gelmese idi bulunacağı durum arasındaki farktan ibarettir. Bu olgu dikkate alındığında hükmedilecek zararın hesaplanmasında zarar verici olayın malvarlığı üzerindeki olumsuz etkileri yanında olumlu etkilerinin de değerlendirilmesi ve yararla zarar denkleştirilmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerekir. Somut olayda dava konusu ana taşıyıcı direğin yerine deplase edilen yeni direk arasındaki eski yeni farkının hesaplanacak bedelden düşülmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki mahkemece benimsenen bilirkişi kurulu raporunda, zarar gören eski direk ile değişen yeni direk arasında eski-yeni değer farkı hesaplanmamış ve bu yönden denkleştirme yapılmadan zarar bedeli belirlenmiştir. Yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemez. O halde, dosya bu yönden de yeniden bilirkişi heyetine verilerek hesaplama yaptırılması, hesaplanacak bu bedelin önceki raporda hesaplanan davacı zararından indirilmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; davanın eski HMUK ve Ticaret Kanunu yürürlükte iken açıldığı ve tarafların tacir olduğu da gözetilerek işbölümü ilişkisi içerisinde davaya önceki haliyle Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla devam edilmesi gerekirken bu yöndeki ara karardan dönülerek yargılamanın genel mahkeme sıfatıyla sonuçlandırılması dahi isabetsiz, davalıların temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile; hükmün (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı taraf yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre de davacı tarafın yargılama giderine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığın, peşin alınan harçların istek halinde ilgililerine iadesine, 25.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.