Mahkemesi : Antalya 3. Asliye Ticaret MahkemesiTarihi : 21/03/2012Numarası : 2011/237-2012/152 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafça istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu.Gereği görüşüldü: Dava haksız ihtiyati hacizden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine ve dosya içeriğinde toplanan delillere uygun düşmemiştir. İ.İ.K. 257 maddesi hükmünde, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısına, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilme hakkı tanınmış olup, aynı kanunun 259. maddesi hükmünde de ihtiyati haciz isteyen alacaklının, hacizde haksız çıktığı taktirde borçlu ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan sorumlu olduğu açıklanmıştır. Öğreti ve uygulamada İ.İ.K.nun 259 maddesi hükmü ile getirilen bu sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğu ve ancak maddi tazminat talepleri yönünden uygulanabileceği kabul edilmektedir. İhtiyati haciz nedeniyle maddi tazminata hükmedilebilmesi için davalı tarafın istemi üzerine verilmiş ve uygulanmış bir ihtiyati haciz kararının bulunması, ihtiyati haczin herhangi bir nedenle kendiliğinden kalkması veya itiraz üzerine kaldırılması ya da açılan istihkak davasının davacı taraf lehine sonuçlanması, davacının ihtiyati haczin uygun sonucu olarak maddi bir zararının meydana geldiğinin kanıtlanması yeterlidir. Ayrıca ihtiyati haciz kararını alan ve uygulatan davalının kusuru aranmaz. Manevi tazminat istemi ise anılan maddede düzenlenen kusursuz sorumluluk esaslarına tabi olmadığından ihtiyati haciz kararını alan davalı tarafın manevi tazminatla sorumlu tutulabilmesi için Borçlar Kanununda öngörülen kusur sorumluluğu unsurlarının gerçekleşmesi gerekir. İhtiyati haciz kararı ve bu kararın uygulanmasıyla borçlunun borç ödemekten aciz, borcuna sadık olmayan bir kişi konumuna düşeceği ve iş ve aile çevresinde itibarının zedeleneceği, kişilik haklarının zarar göreceği kuşkusuzdur. Bu olgu gözetildiğinde ihtiyati hacizden kaynaklanan manevi tazminat davalarında davacı tarafın manevi zararının gerçekleştiği kabul edilir ve ayrıca zararın kanıtlaması aranmaz. Ne var ki manevi tazminatın kendine özgü koşulları gözetildiğinde ihtiyati haczin herhangi bir nedenle kendiliğinden kalkması veya itiraz üzerine kaldırılması ya da açılan istihkak davasının davacı taraf lehine sonuçlanması da manevi tazminata hükmedilebilmesi için yeterli değildir. Ayrıca rıza, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği bir yetkinin kullanılması gibi manevi tazminat sorumluluğunu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeninin de bulunmaması gerekir. Somut olaya gelince, davalı şirket tarafından alınan ve uygulanan ihtiyati haczin itiraz üzerine kaldırıldığı ve haksız hale geldiği gözetildiğinde davacı şirketin kusursuz sorumluluk esaslarına göre maddi tazminat isteme hakkının doğduğu, manevi tazminat istemi yönünden ise az yukarıda açıklanan hukuki olguların tartışılmasının gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; davanın esasına girilip toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın niteliğinde yanılgıya düşülerek ve yersiz gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı şirketin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre de davacı tarafın avukatlık ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davacı şirkete iadesine, 25.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.