Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8609 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22844 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Manavgat İş MahkemesiTarihi : 26/12/2012Numarası : 2012/325-2012/747 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davacı, davalı işyerinde fazla mesai yapıldığının iş müfettişlerince tespit edildiğini ve işverenden fazla mesai ücretlerinin geçmişe dönük olarak ödenmesinin istendiğini ve bunun üzerine davalı tarafça çalışanların banka hesaplarına fazla mesai alacaklarına istinaden bir kısım ödeme yapıldığını, ancak yatırılan paraların bankadan çekilerek kendisine iadesini istediğini, kendisinin bunu kabul etmemesi üzerine çalışma koşullarının ağırlaştırıldığını, işverence mobbing uygulandığını, bu nedenlerle iş akdini kendisinin haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsilini istemiştir. Davalı, davacının mazeretsiz olarak işe gelmemesi nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının mobbing iddialarını ispat edemediği, davalı işverenin çalışma koşullarını düzenleyebileceği ve işçinin buna uymakla yükümlü olduğu, davacı tanıklarının da davalıya karşı davalarının olması nedeniyle beyanlarının dikkate alınamayacağı, davacının iş akdini feshinin haksız olduğu, davacının mazeretsiz olarak işe gelmemesi nedeniyle iş akdinin işveren tarafından haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle davacının fazla mesai ve genel tatil ücreti taleplerinin kabulüne kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. İşçinin ödenmeyen işçilik hakları sebebiyle iş sözleşmesini haklı olarak feshedip feshetmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir. Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür. 1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 Sayılı Borçlar Kanununun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır. Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir. 4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır.İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33 üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz. Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir. İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır. Somut olayda; davacının fazla mesai ve genel tatil ücreti alacaklarının olduğu dosya kapsamından anlaşılmakta olup mahkemenin de kabulündedir. Davacının fazla mesai ve genel tatil ücreti alacakları geniş anlamda ücret alacağı niteliğinde olup davacının iş akdini fazla mesai ve genel tatil ücreti alacaklarının ödenmemesi nedeniyle İş Kanununun 24/II-e maddesi gereğince eylemli olarak haklı nedenle feshettiğinin kabulü ile davacının kıdem tazminat talebininde kabulü gerekirken yazılı şekilde davacının kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 17/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.