Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 848 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19359 - Esas Yıl 2013





Mahkemesi : Çorum 1. İş MahkemesiTarihi : 02/04/2013Numarası : 2011/277-2013/356Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,2-Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde 01.08.1994 tarihinden 31.12.2009 tarihine kadar çalıştığını, işini dikkatli ve özenli bir şekilde yerine getirdiği halde davalı şirketin ekonomik olarak zor durumda olduğunu ileri sürerek müvekkiline tazminat ödemeden işine son verdiğini, müvekkiline hiçbir yasal hakkının verilmediğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama aşamasında da, işverenin hile ve korkutmayla tüm işçilerden ibraname ve boş senetler aldığını, iş akdinin devamı sırasında düzenlenen bu belgelerin geçerli olmadığını, matbu ve tarihsiz ibranameye itibar edilemeyeceğini belirtmiştir. Davalı vekili, davacının 01.08.1994-31.12.2009 tarihleri arasında asgari ücretle müvekkili şirkette çalıştığını, davacının kendi isteğiyle işten ayrıldığını ve şirketi ibra ettiğini, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerektiğini, diğer işçilik alacaklarının da bulunmadığını, ayrıca zamanaşımı savunmasında bulunduklarını bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davacının işverence ödenen kıdem ve ihbar tazminatını aldığı kabul edilerek ibranamedeki miktarın mahsubu ile kıdem ve ihbar tazminatı alacakları hesaplanmış ve ayrıca diğer işçilik alacaklarına hükmedilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanununun 115'inci maddesinde düzenlendiği halde, uyuzmazlık tarihinde halen yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132'nci maddesi “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmünü getirmiştir.İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir. İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez. İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesinden söz edilemez. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21'inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31'inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmesi durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin kısmi, ibra belgesinin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilirliğinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir.İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.Somut olayda davalı, davacının işyerinden kendi isteğiyle Ayrıldığını, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, davacının kendilerini ibra ettiğini savunmuş ve miktar içeren bir adet ibranameyi dosyaya sunmuştur. Mahkemece de bu ibranameye değer verilerek ibranamede yazan miktarların davacının hak kazandığı kıdem ve ihbar tazminatından mahsubu yapılarak karar verilmiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi davacının iş sözleşmesi 31.12.2009 tarihinde kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde davalı yanca feshedilmiştir. Davalı işverenin davacının işyerinden kendi isteğiyle ayrıldığını savunmasına rağmen kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yaptığını iddia etmesi 31.12.2009 tarihli ibranamede ödendiği gösterilen kıdem ve ihbar tazminatının ödenip ödenmediği konusunda şüphe oluşturmuştur. Davacı da bu parayı almadığını iddia etmektedir. Savunmayla çelişmesi ve daha sonra doldurulmuş olabileceği de gözönünde bulundurularak tek başına bu ibranameye değer verilemez.Yapılacak iş; davalıdan ödemeye ilişkin belgeleri ibraz etmesi için kesin önel verilmesi, eğer davacıya banka aracılığı ile ödeme yapıldığı savunulursa banka kayıtlarını, elden ödeme yapıldığı savunulursa davalı işyerinin muhasebe kayıtlarında uzman bir bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak kıdem ve ihbar tazminatına mahsuben ödeme yapılıp yapılmadığını kesin olarak belirleyip çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile ödeme yapılmış gibi ibranamede yazan miktarların kıdem ve ihbar tazminatından mahsubu hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıdan alınmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 22.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.